Saygiya sevgiden daha cok onem vermesi :p

Neyse asil cevabimi vereyim.
● Ben yakisikliyim o yuzden her seyi yapabilirim, yakisikliligimla her seyi elde edebilirim kafasinda olmasi,
● Ben zenginim o yuzden her seyi yapabilirim, paramla her seyi elde edebilirim kafasinda olmasi,
● Tavlayacagim ama ayni zamanda da cool gozukecegim diye turlu taktikler yapmasi,
● Insanlarin zaaflarindan yararlanmasi,
● Kendini begenmis ve kibirli olmasi,
● Yalan soylemesi falan, daha vardır ama aklima gelmedi.

Fiziksel olarak ise,
○ Asiri kilolu gobekli ve kel olmasi.

- yarısı ojeli yarısı boş bakımsız tırnak (ojeli olsun demiyorum. oje sürmüşse baksın bir tırnağına, dökülmüş bozulmuş olmasın)

- ağzının bozuk olması

aklıma bu iki şey geldi şimdilik sadece, sanırım birkaç ay içinde "nefes almaması"na kadar ineceğim.

vajinal akıntı.

kendini beğenmişlik
altı boş özgüven

yavşak/yavşağımsı olması. Dandik insanları tavlayabilmek için maymuna dönmesi, bunu çapkın olmak sanması.

boyle sorulari hala surada sormasi, hala cevaplamasi... hemcinsim, hiccinsim... alayina gicigim.

dış görünüş için 1 numara koltukaltı kılıdır. hayır, ilk buluştuğumda direkt "kaldır kolunu bakiyim" demiyorum da, zamanında yaşadığım bir travma yüzünden hassasım bu konuya.
dedikodu yapması, çok kıskanç olması, çok makyaj yapması, çok büyük memelere sahip olması, alttan dibi gelmiş sarı saça sahip olması diğer akla gelenler. ha bi de, sigara içmesin.

Ergen stayla karı kız muhabbetleri yapması, arkadaşlarıyla "off şunu var ya" gibi muhabbetlere girmesi, dinlemesi, katılması. Sittin sene suratına bakmam.

Parasının her kapıyı açan anahtar olduğunu düşünmesi, manevi işlerde sadece bunu kullanması.

Boş konuşması, korkak olması.

Şans bile vermem kendisine.

sigara içmesi, ter kokması, ağzının kokması ki bunlar beni çok kötü etkiler, baygınlık geçirebilirim o derece.
saygısız olması, kaba olması, argo konuşması, ilgisiz olması, insana, hayvana bitkiye kısaca yaşayan her canlıya karşı sevgisiz olması, egosunun olması, kin tutması, sanatla ilgilenmemesi, kitap okumaması, kültürel hiçbir aktivitesinin olmaması.

gençlik ve güzelliği karıştırması. genç olduğu için bakanlarla güzel olmadığı için bakmayanları anlayamaması.

Bir çoğunda makyaj...

Maymuna dönüyorlar

sinirlilik.
bir erkek düşünün ki, kız arkadaşına, karısına vs neyse, yanındaki kadına kısaca, sokak ortasında sesini yükseltsin.
işte o erkekten daha iticisi yoktur gözümde.

damacana=küçük memintolu kadınlar.. ikisi benim için aynı artık.

en son 3 sene önceki kız arkadaşıma memintoların sanki büyük demiştim. heralde beddua mı etti ne.ondan sonra karşıma kim çıktıysa 85a dan fazlası olmadı.


sigara içenlerde çok itici ama dişlerini fırçalarsa pek itici gelmiyor.

kızlarda meme ucu kılı (evet böyle bişi var malesef).
genital bölgedeki dayanılmaz koku.
el ve ayak tırnaklarının bakımsızlığı.
abuk bi saç boyası.
ben herşeyi bilirim havaları.

Fazla kilo, ruj, gereksiz aksesuarlar, sariya boyanmis sac, yeni nesil diliyle konusmalar, mustehcen seylere gulmek, surekli baskalarindan bahsetmek, alisveris meraki, ondan bundan bahsetmek, ondan bundan bahsetmek, ondan bundan........

iş bitirici olmaması.

soğukkanlı olmaması.

sorunlarla başa çıkamaması ya da başa çıkamaması durumunda paniklemesi ve karakter değiştirmesi.

baskı altında yanındakini satan biri olması.

sana sorunlarını anlatıp anlatıp, senin bir sorunun olduğunda sorunlarını dinlemekten rahatsız olması/yeterince ilgilenmemesi.

sürekli her şeye muhalefet ve dırdırcı bir erkek olması.

daha var aslında, ama ilk aklıma gelenler bu kadar.

bunlar beni nasıl etkiler?
saygımı azaltır.
güçlü erkek seviyorum.
elbette herkes her an güçlü olamayabilir, ama hayata karşı bir duruşunun olması önemli.

Fiziksel olarak:
Kıl, vajinal, koltukaltı, meme, kol
Kıvrımsız bel
Sönük, küçük meme
Kötü koku
Fake kızıl saç, fake sarı saç, seyrek saç, çok kısa saç (kulağından şafak alasım geliyor, şak şak şak)
Belde simit aka lovehandles
Kot giymesi, lezbiyen kotu, bol kot. Daha doğrusu elbise, etek giymemesi

Karakter olarak
Üşengeçlik
Libido düşüklüğü
Yalan dolan
Temelsiz ego
Tutkusuz olması
Odun olması
Paragöz olması
Cinsel anlamda bi sürü şey (onlar bende kalsın)

modayi koru korune takip etmesi
kendine gore bir tarzinin olmamasi
nereye cekersen cek oraya gitmesi
serinkanli dusunememesi
sebep-sonuc iliskisi kuramamasi

en son olarak da ellerinin ve ayaklarinin cirkin olmasi. ikinci parmaginin basparmagindan uzun olmasi.

memeleri.

ulan ne öyle hııyy inek gibi ya.

Erkeklerin memeden oteye gecemedigi kizlarin barzolari kast ettigi bi anket olmus.
Cevap: kezban olmasi. Hayatinda sushi yememisken yemis gibi davranmasi, son ses turkce pop dinlemesi, esmer olmasina ragmen sacini sariya boyamasi, bebek gibi konusmasi

gereksiz sinirli olma ve saygısızlık.

göbek, göbek yoksa her türlü gideri var.

Çok resmi bir ortam mıydı? Düşündüğün gibi olabilir belki :)

Resmi ortam değildi. Restaurant'tı. May le sorsam daha iyi olurdu galiba...

evet şüphende haklısın. can le sormak biraz kaba bir yöntem. bizdeki "şunu verebilcen mi bi" gibi düşün. aynısı değil tabi ki ama hitap şekli biraz yakın

düzeltmiş.
can yerine may kullanmak gerekir, onu vurgulamış kendince.

anlattığının abd'de değil de ingiltere'de olması çok olası geldi bana.

anca onlar, gündelik konuşmada dillerine böyle önem verip ayar verirler. tonlamayı bilmeden ayar vermiş diyemem ama karşıdakinin ana dili ingilizceyse bu bir ayar bence.

"mesafeni koru"ya kadar gider bunun anlamı.

eften püften şeylere takmayın yahu. anadiliniz mi ki ingilizce? ayrıca öyle olsa ne olur? basit bir hatadır altı üstü. büyütecek kadar çirkin, kaba, görgüsüzce bir şey göremdim ortada.

büyük elçi'yle akşam yemeğinde son dönem politik gelişmeler hakkıda mı görüşüyordunuz ki? bürokratik bir krize sebep olması gündemde mi? böyle değilse, gündelik hayata dair çok sıradan bir ayrıntı.

fazla yılışma demek istemiş

Yer Kanada. Ingilizce konusulan bolge.

evet dişte çürüme olabilir. renk değiştirmesi normal değil. özellikle de yaş mama tüketiyorsa süreç hızlanır. veterinere götürüp dolgu yaptırabilirsiniz. ilerlerse ciddi sıkıntı yaratır.

veterinere götürdüm, diş etleri için bir solisyon hazırlattı ancak sürdürmüyor zilli.

yaş mama alacak param yok, anca 3 ayda bir falan ödül niyetine, bazen kahvaltıda bi dilim salam falan veriyorum (oda her gün olmuyor tabii)

tartar'a ve gingivit'ebenziyor anlattigin... solusyonu .5-1 cc civari enjektorle agzine sikalbilirsin kusmazsa. ben kucagima geldiginde ensesinden tutup kulak copunu solusyona bandirip agzinin kenarindan tepiyordum:) sonra firlayip kaciyordu...

kedinizii diş etlerinde de sorun olabilir. veterinerinize danışın.

no avalonun dedigi gibi yapin. kucaginiza geldiginde enseden kapip da yapabilirsiniz. o gingivit ve dis sorunlari geldi mi gecmiyor malesef, arttikca gliserin iyod cozeltisiyle bastirmak lazim. dis icin umarim gec kalmamissinizdir, dolgu yapilabilecek durumdadir. aksi halde cekilmesi gerekebilir zira disin. siz tekrar bi gidin veterinerinize "pampa diseti icin ilac tamam da bu dis karariyo onu nasil yapcaz" diyin. uc ihtimal var: cok kotu olmus cekmek lazim diyecek, eninde sonunda cekicez ama biraz daha bekleyelim diyecek ya da dolgu yapacak. eger direkt cekmek isterse baska bir veteriner ile de gorusub mutlaka. bir de eger bir sey yapmamaya karar verirseniz, dis macunu ve fircasi alin. disini fircalayarak curumeyi azaltabilirsiniz.

gecmis olsun.

dişi kırıldıktan sonra yeme şeklini değiştirmiş olabilir.
çiğnemeden yemeye alıştıysa, dişlerini kullanmadığı için diş taşı olur.
bunun için de dışarıdan müdahale lazım.

gerçi benim asıl aklıma takıln o köpek dişinin kırılması.
yani kolay değildir onun kırılması.

Eurosport 1 verecek.

eurosport 1'de başlıyor şu anda.

şu blog'da endülüs yolculuğundan bahsetmişlerdi.
genelde otel tavsiyesi ya da gezi sırasında yapmanız/yapmamanız gereken şeylerle ilgili bilgi veriyorlar.
bir okuyun isterseniz.

ben okumuştum, ama hatırlamıyorum.
şimdi pek vaktim de yok, o yüzden ne kadar yardımcı olur bilemiyorum.

www.gumuspusula.com

Granada'da bazı Cavelerde düzenlenen flamenkolar çok kötüydü rastgele gitme, internetten bul önerilen şovları. 1 kere yetmiyor, 3 gece, 3 ayrı şov izledim doyamadım ama isimlerini hatırlamıyorum. Ama bence en iyisi sevilladaydı.
Toledo kartpostal gibi, nereye baksan manzara, oradan Kılıç al hatıra ama pazarlık yap, bir de mazapan ye, başka bi özelliği yok. Kalmana gerek yok Toledo'da.
Malaga'da, Marbella'da şahane sahiller var, tarihi kısmını boşver.
Ama şu hayatta gözlerimin gördüğü en mükemmel eser el hamra'dır, ötesi yok.

Masters of Sex
Weeds
Nip/Tuck
The Good Wife

dexter
shameless (us)

Sherlock der geçerim.

fargo
imdb - 9.2

banshee

banshee +1 ve 24:live another day.

gördüğüm kadarıyla boardwalk empire'ı seveceğinden eminim. gerçek hayattan kurgu bir dizidir. 20'lerin amerikasında içki yasağı etrafında şekillenen bi organizasyonu aktarıyor. yapımcı, yazar ve yönetmen kadrosunda terrence winter, martin scorsese, mark wahlberg gibi isimler var. mafya dizisi yani.

tek kötü yanı ağır bi dizi olması, sezonlar tutuk geçer, sezonun son 3-4 bölümünde hızlanır ve vurur. zaten 4 sezonu çekilmiş bir dizi olduğu için dizi sitelerinde hepsi emrine amade. istediğin sıklıkla izleyebilirsin o yüzden çok problem olmaz gibi.

buzbebek +1 ayrıca,

vikings,
leonardo da vinci,
sherlock holmes,
suits

the wire (drama, suç, polis, anti kahramanlar, lezzetli metin*)(hbo olduğu için galiba oz'daki oyuncuları görüp mutlu oluyor insan)
louie (kara mizah, lezzetli metin)
mad men (drama, anti kahramanlar, lezzetli metin, sopranos'daki gibi derinlikli karakterler)


not: komedi ile ilgili misin bilemedim ama "flight of the conchords" diye bir şaheser var...

*saydığın dizilerin ortak özelliği olarak "zekice kurgulanmış ve yazılmış metin, güzel karakterler, ilginç olaylar" gibi bir ortak özellik görüp bunu "lezzetli metin" olarak kısalttım...

True Detective

romanlara bulaşma aman ben ne zaman orda düğün görsem aynı dertten muzdarip insanlar laf ediyorlar sonra olan onlara oluyor.

:))) şu an düğün müzikleri dinliyorum ve bunu yazıyorum biliyor musun ? :)

yakınımızda bir otel var, üst katında da düğün-bekarlığa veda- kına üçlüsünden biri. Tüm yaz böyle olacak deyip sevindim, çok güzel eğlenmekteyim :) Damat halayını büyük bir heyecanla bekliyorum :)

Cevap: Üzgünüm, iyi bir kulak tıpası(3M) almayı veya taşınmayı düşünmeye başlaman tek çare. 12'yi geçerse müzik, polise şikayet edebilirsin.

başta söylemeyi unuttum. benim genel olarak seslere karşı tahammülsüzlüğüm var. tıkaç dediğiniz şey benden sorulur zaten. sadece uyurken takmıyorum. kulağımın iflahı sevilmiş durumda. üstüne müzikli kafaüstü kulaklık da takıyorum şu an.
haftasonları da evden kaçıyorum resmen.

taşınma gibi bi lüksümüz maalesef yok.

sanki deniz manzarası için ne yapmamız lazım gibi sormuş hissettim kendimi. çok basit bi şey istiyorum. ses-siz-lik.

romanlar değil her zaman. davul zurna oluyor çoğu zaman. bazen ise şanzelizeden farksız. bana sanki sokağı kiralıyolarmış gibime geliyor. perşembe, cuma, cumartesi, pazar, pazartesi diyorum. insaf!!!

muhtara şikayet dilekçesi ver, aynı şekilde belediyeye de. dene bakalım bir şansını.

Polise şikaye et ama peşini de bırakma. Gelip , görülüp, giderler. Geldiniz işlem yapmadan gittiniz sizden de şikayetçi olacam falan diye göz korkut.

Ben de küçükköy'deyim, burada durum daha da fena. Yapabileceğin hiç bir şey yok. Polisi arayıp dur. Bi de düğünlerde kavga çıkıyo ki nası kavga. Meh.

bir de tüm düğünlerde aynı adam söylüyor gibi değil mi? azalarak bitmesini dilemekten başka bir çözüm yok malesef.

@roket adam daha fena nasıl olabilir, tahayyül edemiyorum inan.

belediyeye de yazdım. daha neree yaziym bilmiyorum.

polis telefonda bile dinlemedi derdimi. olayı anlatıyodum. 5 günde 6 düğün oldu napıcaz biz diyodum. "adresi verin" dedi. "niye dinlemiyosunuz" dedim. "meşgülüz hanfendi" dedi.

gelip bi şey yapmıyolar, ama tekrar nerden bulayım o polisi. şimdi aradığımda da 4-5 dakka bekledim. katil yan odada olsa 4 dakka polise bağlanmayı bekliycez demek ki.

Ben de o çevrede ikamet ediyorum ve ben de çok şikayetçiyim. Havaifişek kutlamaları vs insanı zıvanadan çıkarıyor.

tasinma gibi bi luksum yok demissin ama ben bunun biz cozumu oldugunu dusunmuyorum. polisten medet umma. "evimde silahli hirsiz var" dediginde bile gelmeyen bir teskilattan bahsediyoruz.
hergun dugun olan bir muhitte muhtarlik da cozum olmaz bence. cunku anladigim kadariyla orada yasayanlarin buyuk bir cogunlugu bu dugunlerle sosyallesiyo.muhtar da dugun kafasindadir bence. bunu durdurmak icin bir adim atacagindan supheliyim.
yanlis anlama. kesinlikle haklisin. 21yy'da istanbulda sokak dugunu ne? kimsenin seni ve basklarini boylesine bi gurultuyle rahatsiz etmeye hakki yok ama realist acidan bakinca, malesef tasinmaktan baska cozumun yok.

belediyenin cevabı şu şekilde:
----------------------------------------
Sayın,

Belediyemize göstermiş olduğunuz ilgiden dolayı teşekkür ederiz. Gürültü Kirliliği konusundaki istek veya öneriniz sonuçlandırılmıştır. Yapılan İşlem YAPMIŞ OLDUĞUMUZ KONTROLLERDE SOKAKTA YAPILAN DÜĞÜNE RASTLANILMAMIŞTIR.TESPİTİ HALİNDE GEREKLİ YASAL İŞLEMLERİN YAPILACAĞI HUSUSU

Daha detaylı bilgi için 444 0 467 nolu Çağrı Merkezimizi arayabilirsiniz.

----------------------------------------

YAPILACAĞI HUSUSU derken düğüncüler bastı heralde. dün akşam da düğün vardı. ne zaman gitti baktı bunlar. böyle saçmalık mı olur? 40 gün 40 gece düğün var demedim. cts pazar baksınlar bakalım, banko..

ben bu işin peşini bırakmıycam.

şimdi böyle konuşuyorum diye bana kızanlar olabilir, ama işte türk insanının medeni şehir hayatına ayak uyduramamasının en önde gelen örneklerinden biri.

bende de peşini bırakma ve yukarıda yazdıkları gibi polislerle de uğraş.
yani "geldiniz, bir şey yapmadınız" diye ara sürekli.

kesinlikle... kimsenin özgürlüğünü kısıtlamak istemiyorum ama onların yaptığı da benim özgürlüğümü kısıtlamak oluyor. evimde oturamıyorum. arkadaşlarımda kalıyorum. sessiz sakin bi şey izleyemiyorum. illaki kulaklık takmak zorundayım.

düğün salonu diye bi şey var. ayrıca düğün de şart değil.

tampon kullan

tampon harici bir yolu yok.

tek yolu tampon.

Tamponsuz iz bırakırsın

tampon +1

Köpek balıklarına yem olmak isitemiyorsan :p

Tampon+2039

Bir sakıncası yok, oldukça rahat edersin.

denize işeyeni, yumurtlayanı, ne biçim milletiz.

tampon +1

bişey yapmana gerek yok. belki denize bıraktığın yumurtalardan yeni bir deniz canlısı oluşur.

kimse uyarmamış ama denizden çıktıtan sonra hemen tamponu değiştirmek gerekiyor. bu da bir ek bilgi olarak bulunsun aklında.

tamponu iz bırakmamak için değil mikrop kapmamak için kullanıyorsun, unutma. çıkınca hemen değiştirmeyi de unutma. çok önemli.

Ben tampon öneriyorum bu durumlarda.

tamponu denizden hemen önce ve sonra değiştiriyorsun yalnız.

Oneri icin tesekkurler, biraz arastirdim tampondan baska yolu da yok gibi duruyo zaten, ayrica tamponla denize girmeyelim diyenlere cevabim; cok ozur dilerim ama giricem

oha kalıcı mı geçici mi besliyorsunuz? 14 kedi evde mi?

kalıcı hocam kalıcı :)

kedileri azalt.
önerim saçma ama 14 kedi de çokmuş :)

benim bir arkadaşım en sonunda çareyi kalın kümes tellerinde bulmuştu. sineklik telini yırtabiliyorlar ama o kalın telin ne yırtılacak yeri ne de kaçacak yeri var. kafes gibi oluyor pencere.

KÜMES TELİ +1

ya peki kümes telini nereden buluruz ve nasıl monte edeceğiz yahu? birine yaptırabilir miyiz acaba?

bu arada başka önerilere de açığım.

eğer camlar pimapen değilse, metal olan kümes teli benzeri teller var.
camların etrafına (dışarıdan) çıtayla çakabilirsiniz.
ama giriş katındaysanız veya kiracı değilseniz olur bu.

ya da tahta çerçeveli yapılıyor, siz camı açınca, içine yerleştiriyorsunuz.

istanbu'daysanız yaptırabileceğiniz birini tanıyorum.

Perpa, Karaköy, Tahtakale.. burlardan bulabilirsin kümes telini.

hocam çok sağ ol da kiracıyız ve camlar pimapen. bir de yalovadayız ya biz.

o dediğim camın içine oturan sistem pimapene de oluyor.
bizde de ondan var.

yalova'da olmasaydınız iyi olurdu.

bence en iyisi sineklik yapan güvenilir birine gidip, ona göre farklı ve daha dayanıklı tellle yapmasını istemek.

aynen blatta nın dediği gibi.

pimapenciye gidiyorsun kümes telini de veriyorsun. yalova a nalburlara sor kesin vardır. petek şeklinde olanlardan al. geniş gözenekli oluyorlar. ya onu veriyorsun ya da adamlara soruyorsun. çelik telle yapıyormusunuz diye. çıkarken de alıyorsunuz.

kedilerin tırnaklarını kesebilirsiniz. gözünüz kesiyorsa :)

ya bizimkilerin tırnaklarını kesmek de çözüm olmuyor.
yine de bir şekilde tırmanıyorlar.

bu arada kümes teli olmak zorunda değil.
bizimki normal sineklik gibi, ama sadece daha sert bir metalden.
türünü bilemiyorum.
ama kedi tırmanınca bile pek yamulmuyor :)

yani kümes teli gibi olursa sinek falan girer.
madem sinekliğiniz var, bari sinek girmeyecek gibi olsun bence.
illa kümes teli değil, yani sağlam olan teller var.

nalbur yalovadaysan

tırnak kesme önerisi sizin için zor olabilir :)

14 kedi olunca psikolojileri çok değişik olur tabii, takip etmesi imkansız.

kümes teli olmayan ama sağlam, yırtılmayan teller var. bunu yaptıran tanıdıklarım var. evlerinde kedi besliyorlar, ayrıca balkonlarında onlarca kediye yemek veriyorlar. balkon kapısı büyüklüğünde telleri var ve gayet de sağlam durumda.

Ben bu sorunu şöyle çözdüm;

eksisozluk.com

Neden iki kediye bakamıyorsunuz?

bizdeki dişi 1 yaşında, Kubi 5 yaşında erkek.. ateşle barut konumundalar.. bizimkini zaten henüz kısırlaştıramamıştık, belediyelerin kısırlaştırmalarına güvenmiyorum ben.. ayrıca birbirlerini gördükleri anda kavga ediyorlar.. bizimki de şu sıralar kızışma döneminde..

genel olarak sebepler bunlar..

edit: bir de iran kedilerinin geneli fazlasıyla ilgi istiyor.. kız arkadaşımla ben de gün boyu evde değiliz.. zaten bizimkine anca ilgi gösterebiliyoruz..

6 kedi bakanlar var, 2 kedi bakılabilir. kedi de güzelmiş. 5 yaşından sonra huyunu suyunu bozmayın hayvanın. bana yawru kedi düştü bitane. evin önünde beslemeye başladım. 2 güne alıştı apartmanın önüne, öğrendi mama yiyeceği yeri. son çare bahçe, ev önü derim.

abi, orası öyle ama iran kedisini de sokağa atarsam insanlığımdan utanırım.. ablamın kedisi zaten, ne dışarıyı görmüş ne de başka bir kediyi.. yavruykenden beri bakıyordu.. bebeği olunca ikisi aynı evde olmaz diye bana verdi, getirdim ben de izmir'e..

bahçede bakılabilecek bir hayvan olsa bakarım, bakarız.. daha önce de baktık, yavrularını burada sahiplendirmiştim, biliyorsun.. ama bunda onu yapmayı hiç istemiyorum..

iran kedisi sokakta bulunsa mutlaka çalınır bakamayacak birileri belki pet shop tarafından. tüyleri de birbirine dolaşır sokakta, cilt hastalığı olur. persianlar hakkında bilgi sahibi olmadan bu akılları vermek yanlış. güvenilir bi yere sahiplendirilmesi elbette en mantıklı. bende de 3 yaşında erkek iran var, başka kedilerle anlaşamıyor, çok ilgi istiyor. özenli biri bulunur umarım.

iran ya da başka bir ev kedisi sokağa atılmamalı.
ama bence sahibinden de ayrılmamalı.
kısırlaştırınca huyu suyu değişir diyenler, sahibinden ayrılmış kedi görmedi herhalde.

erkeği kısırlaştırırsanız sorununuz çözülür.
yani erkek kedileri özel veterinerler bile 100-150 liraya kısırlaştırıyor.

kusura bakmayın, karışmak gibi olmasın ama kısırlaştırma gibi yarım saatlik bir iş yapılamadığı için, kedinizi (üstelik 5 yaşında) başkasına verince içiniz rahat edecek mi?
sokaklar british shorthair ve iran dolu.
yani millet cins, yaşlı, hasta demeden sokağa atıyor.
hadi sahiplendirmeyi, ayrılmayı kafaya koydunuz; kime, nasıl güveneceksiniz?

dişi ve erkek kedi hep kavga eder.
dişi sürekli tehdit olarak algılar çünkü.
erkek kısırlaşırsa sakinleşir.
dolayısıyla dişi de sakinleşir.
ancak arada bir içgüdüsel olarak atışırlar, o kadar.
zor bir şey değil ki.

"ya sahiplendiririz ya da sokağa atarım bak" diye bir şey yazdım mı ben buraya?

ayrıca kediyi ben 5 yıldır mı bakıyorum? kedi ablamın, bebeği olduğu için bana verdi, "aynı evde hem bebek hem de kedi yapamayız biz, izmir'de sen sahiplendirirsin" dedi.. ben de aldım geldim.. yaklaşık 2 haftadır da bizde kedi..

sahiplendirince içiniz rahat mı edecek, demişsin.. evet, edecek.. evdekiyle birlikte bir kediye daha evin içinde bakamayacağımız gayet ortada sanırım..

çözüm odaklı cevap vermek yerine, sorgulamalara girmek doğru gelmiyor bana.. sahiplendirmek zorunda olduğumuzu iki duyuruda da açıkça yazdım.. buna rağmen "keşke kısırlaştırsanız", "100-150 liraya bile kısırlaştırıyorlar, yaptırsanız" demek mantıklı gelmiyor bana.. bunları düşünmüş olmasam tamam derim ama bizim için tek çözüm sahiplendirmek..

edit: o duyuruyu ben de okudum.. ancak durumlarımız farklı olabilir o insanla, bunu düşünmüyorsunuz sanırım.. kimisi 14 kediye bakabilir, kimisi 1'ine..

5 yaşındaki kediyi sahiplenmek isteyen çıkmazsa, zaten biz bakacağız, sokağa atma gibi bir durum yok.. ablamın durumunda da farklı nedenler devreye girdi, yoksa onun da "şu kediyi sokağa atıp kurtulayım" diye bir düşüncesi yoktu..

mazeret olarak "geçinemiyorlar" dediğiniz için bunları düşünmemiş olduğunuz izlenimi yaratıyorsunuz.

"belediyeye güvenmiyorum" demişsiniz, ben de tek çözüm belediyede değil dedim.
yani "belediyenin kısırlaştırmasına güvenmiyorsanız, güvendiğiniz bir veterinere yaptırabilirsiniz, pahalı bir şey değil" demek bu.

ben de diyorum ki, iran kedisinii sokağa atmaktan utanırım diyorsunuz, ama sahiplendirmek de kedi için yeterince kötü zaten.
madem sorun geçinememede, o zaman kısırlaştırın sakin sakin geçinip gitsinler dedim.

çünkü bakamayacağınız ortada değil, yazılandan bu anlaşılmıyor ve evet, bunları düşünmemiş gibi yazdığınız için seçenek sunuyoruz.

o zaman dişiyi kısırlaştırıp birbirlerine ilgi göstermeleri için onları yalnız bırakmanızı öneririm. buraya da edit: aralarındaki kavgalara karışmayın, birini diğerinin önünde sevmeyin bir süre, bırakın evi paylaşsınlar, eşyaları paylaşsınlar. Hayvanın doğası o, ama biri dişi diğeri erkek, kokular devreye girer 2 gün sonra.
bir kediden daha iyi tek şey iki kedi :p

edit: kediler arasında ırkçılık yapmayalım ayrıca :P
iranlı da olsa kedi kedidir. skjfhfsj

arkadaşlar öyle kolay yaşamıyorlar kediler bir arada. 10 yaşındaki kısır kedimin yanına ankara'dan dönünce 6 aylık kedimi getirmiştim evin kedisi psikopat oldu diğerini bulduğunda dövdü hep, huzuru falan kalmadı 2 aydan fazla denedik. olmayınca diğerini yazlıkta kontrollü saldık, haftada 1-2 gittik ve komşulara tembihledik de öyle bir düzen tutturduk. Simba Urla'da mahallenin kralı oldu, Sakız da tekrar evin prensesi. Yani öyle kolay değil 2sinin anlaşması, veteriner de sahiplendirin demişti bize birisini.
Neyse loth, kızarkadaşım da 1 ay önce kedilendi, biz zaten doluyuz ama aklımda, bulursam birilerini ararım.
kolay gelsin

Ben de sahiplendirmeye dayalı bi yorum yapmayacağım alırım vesailre diye ama demeyeyim dedim dedim dayanamayacağım. Allah aşkına şu hayvanlara mal muamelesi yapmayın ya, ne demek çocuk doğurunca hayvanı postalamak ulan, nasıl böyle bir düşünce insanlığa sığar? Sen hayvana bak besle büyüt, kendine alıştır, sonra çocuğun olsun postala! Oldu. Nasıl olsa konuşamıyor diye bi şey de diyemez di mi? Nefret ediyorum böyle insanlardan. Bu yüzden barınaklar cins kedi kaynıyor. Bakamayacaksan, ileride çocuğum olacak düşüncesindeysen alma kardeşim hayvan falan. Daha kötü durumdaki hayvanlar sizlerin yüzünden arka plana atılıyor, çocuklu ablalar 'ayy ben bakamiycim' diye hayvanı postaladıklarından, çok daha kötü durumdaki hayvanlar yuva bulamıyor. Resmen engel oluyorsunuz ya! Bi de kısırlaştıramazlarmış. Ben sokakta 10 hayvan bakıyorum biz çoğunu kısırlaştırdık el birliğiyle, siz neden kısırlaştıramayacakmışsınız? Bence sizin kafanızdaki insanlar hayvan bakmaya uygun değil, hayvan sever olamazsınız siz, yazık o hayvanlara acıdım. ' o zmn sn al' diye kıt bi yorumla gelmezsiniz umarım, kendi hayvanlarım var şükür, çeşit çeşit. Çocuğum olursa da yollamam hiçbirini asla.
Yazık valla yazık.

karşıyaka belediyesi ücretsiz kısırlaştırma vs yapıyor. internetten bir bakın derim. kediyi sokağa atmayın. başkasına vermeyin. kediler belli etmese de içli olur, hayvanın hayatını altüst etmeyin

Karşıyaka belediyesi sadece karşıyaka'da oturan insanların hayvanlarına kısırlaştırma yapıyor. Benim hayvanımı bu sebeple almadılar, ben de çiğli'de yaşadığımdan çiğli belediyesinde kısırlaştırdım.

Durumun "İran kedisi" olmasıyla bir ilgisi yok. Bahsi geçen kedi yalnızca bir "kedi". O yüzden hayvan barınakları cins kedi kaynıyor söylemi konuya biraz ilgisiz kaçıyor (ad hominem). Biz de zaten uygun bir sahip bulmak için çırpınıyoruz. Ne sokağa atmak ne de rastgele birilerine verip kurtulmak niyetimiz var. Kendi kedimize gelince, kısırlaştırıp kısırlaştırmamak, kısırlaştırmayıp da "aman başka kedilerle biraraya getirmeyelim mazallah" deyip dememenin de buradaki konuyla yine ilgisi yok. Biz zaten bir adet kedimizle mutlu mesut yaşıyoruz. Daha fazlasına bakmaya cesaret etsek zaten daha önce birçok kez fırsat oldu bunun için. Çapımızı biliyoruz en azından, daha sonra kedimizi sokağa atma ihtimalimizin olacağı bir duruma zaten sokmadık kendimizi. Bu yeni kediyi de mecburiyetten geçici olarak sahiplendik. Buraya, bize gelme sebeplerini de tutup buraya ayrıntılı yazacak değiliz. Kimsenin özel şartlarını bilmeden hem bu durum hem de mecburen kedilerini vermek zorunda kalmış kişiler hakkında da bilip bilmeden ahkam kesecek olanlar yerine, sahiplendirme konusunda yardımcı olacak kişiler bize ulaşırsa çok daha minnettar kalırız. Bir kediye bakan iki kediye de kesin bakar diye de bir şey yok, ben 12 kediye bakanı da biliyorum ama bu herkesin yapabileceği bir iş değil. Hayvancağızı sokağa da salacak değiliz. Biz de burada balkonda bahçede birçok kediye bakıyoruz, kendi kedimizi de sokaktan aldık.
Cins kedi söz konusu olunca da hep aynı tepkiler; hayvan barınakları vs. vs. Hayvanlara mal muamelesi yapıyor olsak, ne güzel elde bir dişi bir erkek kedi var, bir güzel çiftleştirir, yavruları da satardık, hiç böyle sahiplendirelim diye dil dökmezdik.

Ben de demeyeyim demeyeyim diyorum ama dayanamayıp diyeceğim yine; böyle amaca hizmet etmeyip de anca eleştirmeye, bilip bilmeden ahkam kesmeye dayalı yorumlara genelde facebook'taki bilumum hayvansever gruplarının sayfalarında rastlanıyor. Gene demeyeyim demeyeyim diyorum ama, kedili teyzeden hallice yorumlara da şu an için hiç ihtiyacımız yok.

Önemli olan Kubi'nin mutlu olacağı bir eve ve aileye kavuşması.

5 yaşında kedi bizi sahiplenir lan :(

şu dönemde 5 yaşında bir kediyi sahiplendirmeniz biraz zor açıkçası, yavrunun çok yoğun bir dönem biliyorsunuz ki. birkaç ay sonra daha kolay olur sanırım sahiplendirmeniz eğer o zamana kadar bir yer bulamamış olursanız pes etmeyin diye söylüyorum bunu.

(bu arada ablanızın yatığının yanlış olduğunu düşünüyorum ama, birincisi bunun için sizin üzerinize gelmek saçmalık, ikincisi bütün şartları bilmeden linç etmek kadar salakça bir şey yok.)

cok tatliymis kedi. umarim alicak birini bulursunuz.

ama sahiplendiremezseniz de gozunuz korkmasin. biz 10 yasindaki erkek kedinin yanina 6 aylik yavru disi aldik. 6 ay-1 sene kadar kavga dovus gecti ama kucuk biraz buyuyunce duruldular. simdi birbirlerini cok sevmeseler de anlasiyorlar problem cikmiyor.

yemek ve su kaplari mutlaka ayri olsun, birbirinden biraz uzak olsun. ayni sekilde kumlari da ayri kutularda hatta mumkunse ayri yerlerde olsun. ikisine de sahiplenicek bir alan verirseniz daha az kavga ederler.

nette sahiplendirme siteleri var. ben bi kedimi ordan birilerine verdim. halen fotolarini atarlar bana. yani guzel insanlar da cikabilir

Benim kız da yaklaşık 2 yaşında. anlaşacaklarını bilsem alayım da, işte malum. aynı durum bende de gerçekleşebilir ne yazık ki :(
tanrı yardımcın olsun dostum.
bir sürü insan da 'öyle yapma böyle yap' demişler, onlara harbiden laf yetiştirme. bik bik bik öteceklerine biri de çıkıp 'yolla bana birader' dememiş. demez. laf üretsinler boyuna.

sizin mizacınıza sokayım. bu adam sürekli kedilere sahip çıkan biri, ilgilenen biri gelmiş yoo niye bakamıyomuşsun hüloocu tavrınız iğrenç bakar belki evet ekmek sütle besler kumunu değiştirmez vs. bakar kedi bakımı masrafsız mı sanıyorsunuz ? belki yeterince vakti yok ilgilenemeyecek belki anlaşamamaları ciddi bir problem sizene kardeşim anca oturduğunuz yerden konuşuyorsunuz. adam ankara'dan izmir'e kedi getirmiş isterseniz bütün sokaktaki kedileri toplayıp evinde beslesin ne bekliyorsunuz tek bir insandan anlamıyorum ki kaldı ki biri de helal olsun dememiş.

@proletarier +12582162162

öncelikle kedinizin tırnaklarını düzenli kesin.
özellikle küçük kedinin geldiği ilk dönemlerde dikkat edin.

eve yeni kedi geldiğinde yapılması gereken en sağlıklı şey, yeni gelen kediyi izole etmektir.
yani bir süreliğine yavruyu bir odaya kapatın.
mesela yeni gelen arkadaşın odasından çıkmasın bir süre.

bu süreçte, ikisi de birbirinin varlığını kokuyla ya da kapının açılıp kapanması sırasında görerek anlar.
bu, yetişkin kedinin alışması açısından iyi olur.
yavru kedi de evin bir sahibinin olduğunu bilir.
1-2 hafta sonra küçük olanı kontrollü olarak dışarı bırakıp, davranışlarını izleyin.
mesela siz tv izlerken, başlarında durabilecekken bırakın yavru dolaşsın.
gece yatarken ya da evde olmayacağınız/gözkulak olamayacağınız zamanlarda kapatırsınız.
yani ilk 1-2 hafta hiç çıkarmayın.
sonraki 1-2 haftada da kontrollü olarak çıkarın.
bir anda salmayın.
bu şekilde davranmanız hem yavrunun kendini güvende hissetmesini, hem de yetişkin kedinin onu tehdit olarak algılamamasını sağlar.
alıştırarak ilerleyin.

bu durumda, ilk karşılaşma sırasında yavru çok korkarsa kaçacak bir yeri olur.
odaya kaçarsa, bir süre daha izole etmeye devam edersiniz.

muhtemelen yavru dışarı çıkınca büyük kedinin karşısında sırtüstü yatacaktır.
bu, teslimiyet anlamına gelir.
yani patronun sizin kediniz olduğunu kabul ediyor demektir.
bu durumda işiniz kolay olur.
yine de yavru biraz dayak yiyebilir, sorun olmaz.

bunun dışında, dişi kediler erkeklere oranla her zaman daha kavgacı olur.
erkek kediler grup haline oynar, grup halinde uyur, ama dişiler genelde hep tek tabancadır.
o yüzden ileriki zamanlarda da hırlamalar, 1-2 pati atma ya da ufak çaplı kavgalar olabilir.
birden fazla kedinin olduğu yerde kavga her zaman olur.

ilk süreçte kavga ederlerse yavruyu çok hırpalamamasına dikkat edin, onun dışında bırakın kavga etsinler.
zaten kedilerin oyunu bile kavga gibidir ve bize hassas gelseler de, hem dayanıklıdırlar, hem de canları o kadar kolay yanmaz.
yani yavruya sizinki küt diye vurursa, siz panik yaparsınız, ama yavrunun canı yanmaz bile.

eğer olur da (sanmıyorum ama) birbirlerine girip, yuvarlana yuvarlana kavga ederlerse havaya "fsst" sesi çıkaran herhangi bir sprey sıkarak ya da bir poşet sallayarak ayırabilirsiniz.

bunun dışında, soğukkanlı olun.
kendi hallerine bırakın.
doğal olarak evde kendi konumlarını belirleyeceklerdir.

hırlamaların, tuhaf sesler çıkarmanın, kabarmaların, vücut dilinin, hatta 1-2 pati darbesinin, bakışların onların iletişim kurma yöntemi olduğunu unutmayın.
hatta kavgalar bile öyle olabiliyor.
çok iyi geçinen iki kedi, bir oyuncağı paylaşamayıp deli gibi yuvarlanarak kavga ettikten sonra, sarılıp uyuyabilirler.
kendi doğanız gibi algılamayın yani.

ama muhtemelen ileride evde birbirleriyle çok muhatap olmayacaklardır.
bir istisna olmazsa, dişi ve erkek kediler dediğim gibi pek arkadaş olmazlar.
biri evin bir ucunda, diğeri öbür ucunda takılır genelde.

yavrunun kısırlaştırmasını sakın aksatmayın.
hatta 6 aylık olunca direkt götürün.
çünkü dişiye kafayı takar, sonradan kısırlaşsa da, bir tür psikolojik takıntı olarak onu gördükçe köşeye sıkıştırmaya çalışabilir.

erkeği zamanında kısırlaştırırsanız sorun olmayacaktır.

zorlamayın, yavaş yavaş, önce güvenini kazanın.

zorlarsanız travma yaratırsınız.

sevgi gösterin, ilgilenin, ama anormal bir durum varmış gibi sürekli etrafında dönenmeyin.

konuşun.
herhangi bir şey için zorlamayın.
yemeğinizi paylaşın.
mesela siz bir şey yerken oturun karşısına, hem konuşun, hem kendi yemeğinizden birkaç parça atın.

oyuncak verebilirsiniz, ama oynamasını beklemeyin.
oynamayabilir yani.
ama sevildiğini hissetmesi önemli.
birkaç gün içinde nispeten düzelir.

pitbulllar insanların manyaklıkları yüzünden çok çile çekiyor bu ülkede.
bu psikolojik sorunlar normal.


tuvalet meselesine gelince; muhtemelen kapalı alanda tuvaletini yapmaya alışmıştır.
o yüzden açık alana yapmaması gerektiğini düşünüyordur.
ddolayısıyla tutuyordur.
hele tuvaletini yanlış yere yaptığında dayak falan yediyse, daha da korkup tutar.
tutamayıp yapacaktır.
aferin diye sevin bunu yaptığında.

psikolojisi yarın bu saatlere kadar hiç değişmez ya da kötüleşirse, güvenilir bir veterinere danışın, belki ilaç kullanmak gerekir.

veterineriniz farklı bir şey söylerse ya da psikolojisi için ilaç kullanmak gerekirse, onun dediğini yapmadan önce tamer dodurka'ya ulaşın.
maillerine her zaman cevap verir.

ayrıca pitbullarla ilgili birçok yazısı vardır, google'da aratıp bulabilirsiniz.
onları da okumak işinize yarayabilir.

yanına oturun yere, tatlı tatlı konuşun sanki anlayacakmış gibi. başını sevin okşayın falan.
sonra kalkın iki adım öteye oturun. biraz bekleyin, üzerine gitmeyin, büyük ihtimal o gelir yanınıza.

Sadece kendi goruslerimi belirteyim, siz yine bilen kisilere danisin muhakkak. Cok onemli bir durum.

Bence goz temasi kurup daha da urkutmeyin bir sure kendi haline birakin, sizi izlesin, zarar gelmeyecegini kendi anlasin bence. bulundugu yere cis pedi serin, gazete serin, belki oyle bir aliskanligi vardir. en azindan simdilik...

cesar millan'i ornek almayin. kendi de diyor, yaptiklarimi yapmayin diye degil mi?

diger kopeklerle arasi iyi mi acaba? belki sosyal bir ortama girmek, normal hayata donuste yardimci olabilir. simdi o kopek oldugunu unutmus, bir cok gudusunu kaybetmis bile olabilir.
mama yemeden once, burnuyla koklamali. kopek oldugunu hatirlamasi icin (tamam bu cesar'dan ama belki de genel gecerdir)

yazik cok uzuldum, icim kan agliyor pitbull'lara.

normal çeviri ücretine deşifre payı ekleyebilirsiniz. çeviri ücretini 1,5 ya da 2 ile çarpabilirsiniz.

14 video toplam kaç dakika?
ben piyasadaki sabit fiyatları yazayım:

20-25 dakikalık işler 40-45 arası.
30-35 dakikalık işler 50-55 arası.
45 dakikalık işler 65-75 arası.
60 dakikalık işler 80-85 arası.
90 dakikalık işler 150 civarı.

buna uygun bir fiyat belirleyebilirsin.
eğer çok teknik ya da çok zor bir konuysa ona göre biraz arttırabilirsin.

bunlar çeviri fiyatıdır.
altyazı görüntüye oturtulcaksa, +1 çeviri ücreeti daha eklenir.
yani çeviri 50 liraysa, spotting dediğimiz altyazı oturtma işlemi de 50 liradır, işin maliyeti 100 liraya gelir.

süt vermeyin, kediye süt verilmez, ishal yapar.
ama mutlaka su dursun yakınında.

ateşinin olup olmadığını anlayabilirseniz iyi olur.
kulaklrından anlaşılır, ama normalde de biraz sıcak olduğu için kedi sıcaklığını biliyor olmanız gerek.
ama size normal gelmeyen, cayır cayır yanan bir sıcaklığı var mı hayvanın?

polar gibi şeyleri çok severler, ama ateşli olması ihtimaline karşın çok örtmeyin.
kendini rahar hisseder ama polarla.

yanına peluş oyuncak tarzı bir şey de koyabilirsiniz, yavru kediler sever, bazen anneleri zannederler.

onun dışında pek bir şey yok.

Iznik tarafi da olabilir arsa.. eviniz yoksa kira veriyorsaniz alin bence ev onemli bir sey, paranin ne olacagi belli olmaz en azindan bir eviniz olur.. diger birikimlerinizle de daha rahat risk alabilirsiniz..

bence o taraflar bir kazanc getirmez artik atasehir vb zamaninda getirirdi de su anda feci ev yapiliyor ve de cogu bos bence..

@bira sisesi kapagi borsa baya sans oldu. calculated risk yapdim tabii. borcum yoktu, alip bekleyecek tabii meanwhile takip edecek durumdaydim. 90-100 oldu 190. sonra gecen yaz hashasi operasyonundan once bi arkadas borc istemisti euro olarak, euroya cevirdim euro alirim dedim. 10% faiz. ee euro da artti arada. cifte kavrulmus findik oldu yane! olmaya bilir di de.

dosya masrafi su bu olmasin faiz de uyarsa yarisini banka kredisi dusunuyom son durumda. calculated risk
ulan istikrar sürsün'cü finans merkezci tayyipci olacam nerdeyse yani..:)

kveldulv'a kısmen katılıyorum.
şerifali'de bir ev aldığında, 2 yıl sonra iki-üç katına çıkıyordu değeri.

250 bin liran varsa, kadıköy-bostancı hattında bir ev al.
gerekirse üstünü krediyle tamamla ya da küçük bir ev al.
eski falan bile olsa al, çünkü her yer yıkılıyor, kâra geçersin.

mesela sayrayıcedid mezarlık tarafında falan bulursun o fiyata ev.
ya da 2+1 falan kozyatağı civarında vardır.
didik didik ara.

hem kadıköy muhit olarak daha iyi, hem her zaman daha değerli ve kira getirisi daha yüksek olur, hem kiracı bulma sorunun olmaz/kadıköy'de ev boş kalmaz, hem de kentsel dönüşüm nedeniyle aldığın evin bulunduğu apartman yıkılırsa, evin fiyatı 2-3 katına çıkar.

yatırım için de alsan, oturmak için de alsan, en akıllıcası bu bence.
ümraniye taraflarında o kadar aşırı ev var ki, kiracı bulman bile çok zor.
çünkü seçenek çok fazla.
artık akıllıca değil bence.

bir de, bence icralık ev alma.
bunu manevi anlamda söylüyorum.

@blatta hiberna
banka haczetse daha zararli olunacak satan acisindan da. yoksa biz de mezarci degiliz.

mezarcılık diye demedim.
yani sıkıntı yaşanmış, sıkıntıyla satılan ev.
o açıdan.

Eğer ilk defa köpek besleyecekseniz, yetişkin bir köpek almanızı tavsiye ederim. Sadece eğitimli olması anlamında değil, sizin köpek bakmaya alışmanız açısından da daha iyi bir başlangıç.
Eviniz nasıl bilmiyorum ama standart bir apartman dairesi bu tür için uygun olmaz. Geniş bir bahçede barındırdığımız halde enginlere sığmayıp taşıyordu bizimkisi.
Bir de büyük türler ve özellikle shepherd'lar düzenli egzersiz isteyen canlılardır. Eğitime vakit ayıramayacağınızı varsayıyorsak, zannedersem başka bi tür daha iyi olur.

bunun belli bir cevabı yok.
mesela bir barınaktan 3 yaşında bir köpek de evlat edinebilirsiniz.
onunla da çok güzel uyum sağlarsınız.

çünkü köpekler kurtarıldığını anlayabilen canlılar.
o yüzden böyle durumlarda her zaman minnet duygusu daha fazla olur.
üstelik zaten oturmayı, kalkmayı bilir, tuvalet eğitimi olur.
bunlar da olabiliyor.

yavru köpek bakmak ve büyütmek, çocuk büyütmekten farklı değil.
kediler daha bağımsız mesela.
kumunu koyman, mamasını vermen yetiyor 2 aylık bile olsa.
köpek öyle değil.

gecenin üçünde uyanacaksınız, ishal olacak, diş çıkarırken huysuzlanacak, oyun isteyecek, sizden ayrılmak istemeyecek vs.

bu biraz tercih meselesi.
eğer ilk defa köpek bakacaksanız, yetişkin köpekle daha arkadaş gibi olursunuz.
ama eğer bir aile ortamınız varsa, çok yalnız bırakmayacaksanız yavru da alabilirsiniz.

genelde bu köpek işinde köpek sizi buluyor.
eğer kararlıysanız, birkaç barınak dolaşın.
bir anda yıldırım aşkı olursa, zaten bunları düşünmeden alıp eve götürürsünüz.
baktınız karşınıza aradığınız şey çıkmıyor, o zaman yavru aramaya başlarsınız.

yavru cocker aldık dükkanda besliyoruz
daha ne tuvaletini öğretebildik, ne yatacağı yeri.
bilmiyoruzda. elimizde paspasla peşinden geziyoruz, her tarafa pisliyor.
tavsiyem eğitimli köpek almanız.

köpek sahibi olarak şunu söyleyebilirim ki;
yavru köpeği yetiştirmek çocuk yetiştirmek kadar meşakkatli. çok fazla sabır ve ilgi istiyor.
evde birinin mutlaka sürekli ilgilenmesi lazım bir kere.

Peki örneğin 1 yaşında aldığım köpek bana uyum sağlayabilir mi? Ne bileyim bağlı değilken yanımda gezdirebilir miyim? Kaçar gider mi bir yerlere?

uyum sağlar tabi. 10 yaşında köpeği de alsanız, sizin yoldaşınız olur. ama tasmasız gezdirmeyin derim. 2 aylıkken sahiplenilen köpekler de 5 yıl sonra kaçıp gidebiliyor. yolda bir şey dikkatlerini çekiyor, meraklanıp basıp gidiyorlar. sonra bulamıyorlar evi falan.

ingilizcen varsa:

www.youtube.com

bbc'nin de vardı, ama adını hatırlayamıyorum.
bbc atlantis falan diye aratırsan karşına çıkar diye tahmin ediyorum.

atlantis kayıp imparatorluk diye bir animasyon vardı bir de.
türkçe dublajını buldum:

www.youtube.com

doğuş iyidir.

f/p en iyisi berk çay

Aromalı filanlı falanlı:
Lipton/Doğuş earl grey
doğuş royal breakfast
lipton English Breakfast


edit: editledim işte

lipton doğu karadeniz baya demleme kıvamına yakın oluyor

champion.

Siyah çayda Lipton'a epey alışkınım, diğerleri tuhaf geliyor.
Bitki çayları için Doğadan.

Bonus olarak da poşet olmayan Chado çayları.

karıda ip don çayda lipton.

lipton>doğuş>doğadan(pek tavsiye etmem)

no çaykur no cry

doğuş çay royal breakfast <3

doğadan gizli bahçe. demlenmiş çaydan daha çok seviyorum.

çaykur'u seviyorum ben. 3-4 sallamalık demliğe atıp demlemeye yakın tat aldığım oluyor.

cogunu denedim. dogadan +1 diyorum.

valla rize çayı içerken bütün markaları denedim en güzeli bim in berk çayı geldi

Çaykurun 100 bardak poşetlğinden alıyorum.canım daha hafif çay çekerse doğuşun 20lik bardak posetlerindn alıyorum.lipton icecek para kalmıyor ay sonuna.ha bide doğadan çayları gece uyku kacırıyor.klasman olarak doğuş liptondan aldığın tadın aynısı veriyor

doğadan gizli bahçe bergamot.

özellikle yeni doğurmuş dişi kedilerde avlanma normaldir.
kuşa yazık olmuş, onun dışında bir zararı olmaz.
yalnız fare falan da avlayıp yavrularına getirebilir.

zaten 2 ay emzirir anne.
mümkünse o kadar sabredin, pek dışarı çıkarmayın.
çünkü içgüdüsel olarak avlanır.

Merhaba, anadan uryan bilgilerle uzun süre kedi beslemiş biri olarak yaziyorum. Kediler yavrularına zarar verecek seyleri vermezler. Onların annelik içgüdüleri sizinkinden cok daha guclu.
Her ne kadar evde besliyor da olsanız kedi kedidir. Benim kedim gözümün önünde hamambocegi, kertenkele, kurbağa yedi kütür kütür. Hala örümcek, kelebek flan affetmez. Yediği kusun hijyen konusunda verdiginiz ıslak mamalardan cok daha kaliteli olduğunu söyleyebilirim. Bu dediğim butun markalar icin geçerli ucuz/pahalı farketmez. Yerinizde olsam pek endiselenmezfim yani.

Kuş zaten kedinin bir numaralı avı. Anneye veya yavrulara niye zarar geleceğini anlamadım.

İyi ki anadan üryan bilgilerle gelmeyin demişim di mi? Bir de yazmasaydım neler olurdu, mazallah.

Teşekkürler, teşekkürler.

o kuş zehirlenerek ölmediyse içiniz rahat olsun. yediği ve muhtemelen yedirdiği kuş sizin onlarca lira dökerek aldığınız mamalardan çok daha sağlıklı bir besin. ancak tarım ilaçları ya da haşere ilaçları nedeniyle ölmüş ya da ölmek üzere olan hayvanları avlarsa (fare v.b.) bu hem anne hemde yavrular için zararlı olur.

cevapları beğenmediyseniz, veterineriniz bir telefonun ucunda.

Alınganlık epey sancılı bir hastalıktır.

Bir de Duyuru'nun anlam ve amacını tekrar okumak, nasıl kullanıldığına dair bilgileri tazelemek gerek.

Yav duyurunun amacı yardımlaşmak ama milleti azarlayan çemkiren adama da yardım etme zorunluluğu yok

amaaan ne olcak yeaa kedi bu. tabii kuş yer, gereksiz yere endişeleniyorsun.

Doktor değilim,
Vereceğim öneri tamamen bilimsel değil, bir çeşit akıl yürütme diyelim.

Ben bunun bünyeden bünyeye değiştiği düşüncesindeyim. Sınır; hareketlerinin savruklaşmaya başladığı, konuşmanın değiştiği, sinirlerinin yumaşıdığı yer bence. Çünkü bu ve benzeri hareketler beyin hücrelerinin ölmeye başladığının habercisi. O yüzden sınır belirlemek ve orada kalmak isteyen bunları takip edebilir.

Tıpta alkol intoksikasyonunun (zehirlenme) başlancı oryante ve kooperasyonun bozulduğu yani sarhoş olma anından itibarendir. Alkol karaciğerde metabolize olduğundan, metabolize olduğu sitokrom enzimi de her insanda aynı olmadığından alkolün etkisi de farklı oluyor. Yani zehirlenmenin başlangıç sınırı sarhoş olmaya tekabül eder.

en son seksi sözlük kızlarına selam etmeyi unutmuşsun.
bildiğin üzere alkol karaciğere zararlı en çok. onunda bi testi var. git karaciğerin sağlıklı mı diye ölçtür. kbb'den alkolü azalt demesini de bekleme.

arkadaşların dediğine ek olarak, alkolden alkole de değişiyor.
mesela jinekologların büyük kısmı 45 yaş üstü kadınlara günde bir kadeh kırmızı şarap öneriyor.

normalde de her gün değil, haftada birkaç kadeh bir şey içmekten zarar geleceğini sanmıyorum.
ama mesela votka yerine şarap içilebilir vs.

tabii bu dediklerim, anlattığın gibi sağlıklı ve düzenli yaşayan insanlar için geçerli.

valla kullanmadım ama ikisi de arıyo sürekli o kadar konuştum ki. bana dsmart daha uygun geldi. yanında internette veriyo. üstelik belgesel kanalları + formula + nba + sampiyonlar ligi daha ne olsun her şey var. ama digitürk daha pahalı ve film kanalı diyo ama bakıyosun iyi filmleri kirala diyo. bi keresinde digitürk ü olan kuzene gitmiştim harry potter ölüm yadigarları part2 vizyonda. kiralama seçeneği var. ama biz 1. part ı izlemedik. dedik ikisini de kiralayalım. bi baktım part1 yok. abi olacak iş mi yani part2 var adam evinde birbirinin devamı yani part1 izlenmezse 2 izlenemez adam koymamış. yani böyle böyle saçmalıklar çok digitürkte.

ha bu fiyatlara verdikleri hizmet tatmin eder mi ikisi de bi halta yaramaz. en güzeli sınırsız iyi bağlantılı net i bağlatacan eve torrent youtube dizi film siteleri. ve canlı yayın linkleri ile istediğini izlersin.

d-smart kullanıyorum ancak kanal içeriği tatmin edici değil.
digiturk alın bence.

ikisini de kullandım, halihazırda digiturk kullanıyorum. önce şunu söyleyim ikisi de aynı şeyin farklı renklerini temsil ediyorlar.
dsmart, formula1 ve şampiyonlar ligi için, digiturk, moviemax, ligtv ve belgesel kanalları için tercih edilebilir.
maçla muçla işim olmaz sadece belgesel izlerim ben dersen kesinlikle teledünya tavsiye ederim.

dsmart da var, digiturk de.
her türlü digiturk derim.

teledünya da kullandım bir ara, ondan da memnun kalmamıştım.

%50 su katılmış süt vereceksiniz bi süre.(veterinere sorun o daha iyi bilir) Sonrasında kuru mama.

ben yaş mamayla besliyorum şu an. 40-45 günlük. kitty milk yaş mama karışımı gidebilirsiniz bir de muhtemelen immunex gibi bir şey vermeniz gerekecek.

yaş mama yer. ağzına bir şey tıkmana gerek yok. insan evladı değil bunlar. belki süt koyarsın birazcık içine su katıp kenara o kadar.

kediye süt normalde verilmez.
eğer verilecekse içine su katılır.
ama 1 aylık kediye sütün içine su karıştırırsanız yine de ishal olur.
(insan evladının sisteminden pek farklı değil sistemleri. ishal falan oluyorlar yani bizim gibi)

sizin yapmanız gereken şey Lim5'in dediği gibi kitty milk/yaş mama gibi bir şeyle beslemek.
2 aylık civarı olduğunda kuru mamaya geçilir.

yaş mamayla beslemenin tek dezavantajı kuru mamaya alışma işini zorlaştırmasıdır.
yaş mamadan sonra tadı hoşlarına gitmez.
o yüzden sadece yaş mama vermeyin.

siz yine de veterinere danışın elbette.

kediye inek sütü vb. verilmesini önermiyorlar kesinlikle. hem içindeki laktoz zararlı, hem de kedilere bir faydası yok. tadını devdiklerinden içiyorlar. alıştırmamak lazım.

bebek kediler için bebek kedi mamaları var, onlardan vereceksiniz. bir de toz mamalar var, anne sütü alamayan kedilere onlar da veriliyor su ile karıştırılıp. bir süre sonra (1-2 ay sonra) zaten kuru mamaya geçeceksiniz.

bir de önerim olacak: veterinerinizin telefon numarasını alıp bu tip soruları ona sorarsanız hem daha hızlı cevap alırsınız hem de daha doğru bilgi alırsınız.

1-2 hafta kadar kittiy milk sonra da yavru için olan mamalardan vermeniz yeter.
not: sakın inek sütünü direk olarak vermeyin. insan evladı olmadığı gibi buzağı da değil. inek sütündeki şekeri sindiremez.

Süte gerek yok vermeyin, yoğurt verebilirsiniz arada bir. Yavrular için olan yaş ve kuru mamaları yer zaten. Suyunu eksik etmeyin bol su içmeli gelişim için

stres yapmayıp, mümkün mertebe kaşımayacaksınız.
ilaçlarınızı kullanın.
biraz uzun zaman alabiliyor geçmesi.
o yüzden kafaya takmayın, uzun sürmesi normal.

ama kurcalamayın, çok kaşımayın, yaza kadar geçer.
geçmiş olsun.

facebook'ta göksu evleri hayvan severleri grubunu bulun, beykoz bölgesinde beslemeyi çoğunlukla onlar yapıyor.

mümkünse 60'ı bekleyin, hiç değilse tam 2 ay olsun.
sağlığı açısından ölümcül bir şey olmaz, ama yavru sahiplenmede anneden ayırmak için standart 2 aydır.

10 gün daha sabrederseniz daha iyi olur.

en az 8 haftalık olmayan köpek yavrusunu almayın diye bir yazı görmüştüm internette.veteriner de onay verdiğine göre sorun olmaz sanırım.

ortalama olarak evet 50 gün yeterli. ama ömür boyu beraber yaşayacağınız köpeğin daha sağlıklı olmasını sağlayabilirsiniz biraz bekleyerek. hem anne sütünü ne kadar çok içse kar, hem de anne köpek aynı zamanda psikolojik açıdan da gelişimine yardımcı oluyor. yapmaması gereken konularda kendince uyarıyor vs. eğer şu anki yeri uygunsa 3 aylık olana kadar sabredin sütten kesilse bile. biliyorum zor, insan bir an evvel yanında olsun istiyor ama emin olun daha doğru bu. fırsat buldukça yanına gidip kendinizi de alıştırırsınız süreçte.

bakmışsınızdır büyük ihtimalle ama ek olarak; www.uzmantv.com

yukarıda bir duyuruda bir golden var 1 yaşında, tamam bebek değil ama en azından terbiyesi de vardır biraz, hani diyorum evsiz kalmasın :D

@Selam umarım yuva bulur o da :)

bu arada köpeği 21'inde alıyorum, dediğiniz gibi bekledim 10 gün.

normal hayatını sürdürürken, kavga falan etmediği halde böyle bir şey başladıysa burnuna pisipisi otu ya da o tarz bir şey kaçmış olabilir.

hapşıma falan gibi bir şey oluyor mu?
kendisi hapşıra hapşıra çıkarır, ama daha derine gitmişse çıkmaz.
aslında ptesiyi beklemeseniz daha iyi.

bunun dışında bir yere sürtmüş falan olabilir, ama o da burnunun dışında görülür zaten...

herhalde dediğim gibi burnunda bir şey var, başka bir şey gelmedi aklıma.

geçmiş olsun.

not: veterinerde ne olduğuna dair haber verirseniz sevinirim, merak ettim ne olduğunu.

Tahliller sonucuna göre ehrlichiosis virüsü varmış kanında. Bir çok veterinerle görüştürk ve tedavi olarak Monodoks ile karaciğere yardımcı bazı ilaçlar kullanacağız. 2-4 haftalık tedavi süreci var.

Monodoks sabah akşam 10mg/Köpeğin KG
Becozyme günde 2 tablet
Maltofer 3 günde bir adet flakon.

geçmiş olsun, umarım hemen iyileşir.

sanırım dış parazit olayına daha çok dikkat etmeniz gerekiyor.
yani ileride tekrar etmemesi için.
çünkü keneyle bulaşıyor bu hastalık diye biliyorum.

gerçi veterinerler söylemiştir, ama içim rahat etmedi ben de yazayım dedim.

kozyatağı, içerenköy civarları olabilir.

bir de acıbadem, göztepe vs var.

merkezi+yeni bina fiyat olarak uçuyor. sarıyerde villa kiralanacak para istiyorlar...

ataşehir'de güzel 1+1 ler bulursun, sosyal hayatı güzeldir, kadıköy'e ve caddeye de arabayla 15 dakikada gidersin, trafik yoktur park sorunu yoktur.

alternatif olarak biraz daha yol çekerim dersen çekmeköy'de rezidanslarda kalabilirsin o parayla. kadıköy, üsküdar ve cadde yarım saat çeker.

onun harici park ve trafik çilesi çekersin.

bu fiyatlara rezidanslar var da, rezidansta hava parası aidatı topluyorlar bir de 250 lira civarı. makul olmaktan çıkıyor o yüzden..

kozyatağı ve çevresi, bostancı...vs. oralarda bulamazsan biraz daha idealtepe taraflarına doğru gidebilirsin.

ilçe olarak ataşehir'e değil, ümraniye'ye bağlı olan yeni bir muhit var.
şerifali deniyor.
tam aradığın gibi.
ataşehir'in hemen yanı zaten.
ümraniye'yle pek ilgisi yok yani.

bostancı/kadıköy'e de bir otobüsle ulaşım imkanı var.

evler de yeni ve kiraları nispeten düşük.

tüy diplerinde oluşan bir iltihap falan olabilir belki.

veterineriniz biraz saçmalamış sanırım.
başka bir veterinere götürün mutlaka.

geçmiş olsun.

fikrim yok ama etrafta başka veterinere götürme şansınız varsa götürün bence, pire dışkısıdır önemsiz ne demek ya, dış parazit varsa vardır tedavisi yapılır yoksa da kendi yok dışkısı var olmaz yani. ıslak mendille falan silmeyi denediniz mi? o noktaların olduğu bölgede tüy dökülmesi de var mı? dış parazit tedavisi yapıldı mı? kulaklarının içini ters çevirin bir bakın aynısından kulak içinde de var mı?

dış parazit için damla yaptı.silmeyi denedim evet ama kuyruğun üst bölümünde sayıca çok fazla ve kedimde hiç pire yok. ciddi bir rahatsızlık olmasından korkuyorum.maalesef yaşadığım yerde tek veteriner var ona götürdüm onunda kedi köpek tecrübesi pek yok gibi:(

Veterineri değiştirin mutlaka gerekirse yakın başka şehre götürün.

çok bilgim olmamakla birlikte. genelde önce dizinin/filmin ingilizce altyazısının çıkmasını bekliyorlar ve oradan çeviriyorlar diye biliyorum.

divxplanet gibi yerler için mi yoksa profesyonel çalışanlar için mi soruyorsunuz, ona göre cevap vereyim :)

altyazı sitelerinde genelde ingilizce altyazı çıkması beklenir. sağlam kulağı olanlar dinleyerek de çevirir. ama o şekilde yavaş olur.

profesyonel olanlara altyazı filmle beraber iletiliyor diye biliyorum. yanlışım varsa düzeltsinler.

Nasıl divx release i varsa ve internetten edinebiliyorsanız altyazının da benzer şekilde yayınlayanı var. Bunun için çeşitli kaynaklar mevcut subscene falan gibi.

Film çeviriyorsanız zaten esas çeviri DVD çıktıktan sonra yapılır TR DVD'si çıkmadıysa ingilizce dvd'de çıkan altyazı alınır oradan çevirlip senkronlanır. Eğer TR DVD'si çıktıysa oradaki altyazı birebir alınıp senkronlanabilir. Altyazı sitelerinde kimisinde çevirmen yazması kimisinde sadece DVD-rip yazması bundandır. Onlar sadece senkronlanır film releaseine göre.

Dizi çeviriyorsak senin nasıl digiturk/dsmart'ta altyazı varsa gavurun digital kutularında da var sağırlar için vs. Yabancılar bunu buradan aktararak o gün çıkan tv releaselerine göre Lol olur Xor olur vs. senkronluyorlar sende bunu edinip çeviriyorsun.Bu altyazı da TV-Rip olur tvden direkt alındığı için. İngilizce altyazı olmadan türkçeye çevirdiğin de olabilir dinleyrek veya ingilizce TV rip yoktur yabancı dinleyip çevirerek aktarmıştır o da mümkün. ama esası ilk anlattığım.

şu adreste bütün dizilerin ingilizce altyazıları var. dizi çevirenler ordan alıyor:

www.addic7ed.com

divxplanet gibi yerlere çevirenler, @rectoa'nın verdiği site gibi yerlerden ingilizce alt yazı dosyasını çekip onun üzerinde çalışıyor. tahminimce çoğu kişi orijinal dosyanın senkron bilgilerinin üzerine çeviri yapıyor, bu yüzden senkronda sorunlar oluyor veya cümleler saçma sapan bölünmek zorunda kalınıyor. çeviriyi tamamlayıp sıfırdan senkron yapmak idealidir ama hayrına iş yapanlar bir de onunla uğraşmasın zaten.

profesyonel çalışan çevirmene ise dizinin kendi ülkesinde yayınlandığı kanaldan onaylı bir dosya gelir. bu gelen metin alt yazı dosyası gibi olmaz, cümleler bölünmemiş halde normal bir metindir ve neredeyse dizi metni kadar ek açıklamalar içerir. mesela deyimlerin açıklamaları yapılır, argo varsa not düşülür, her cümleyi kimin söylediği yazılıdır (ekranda görünmeyen kişiler konuşuyorsa kimin konuştuğunu karıştırmazsın), vb.

senkron olayında da biz çeviri bitince teslim ediyoruz, senkronla ilgilenen kişi ekranda görünme sürelerini ayarlıyor ama başkaları belki kendi uğraşıyordur, bilemiyorum.

kül'e ek olarak:

çoğu şirkette altyazının senkronizasyon işlemini de yapıp teslim ederiz.
bunun da ayrıca bir fiyatı vardır elbette.
ama bazı şirketin bunun için çalıştırdığı personel olur (daha ucuza geliyor çünkü), o yüzden bu şirketler sadece çeviri ister.

ayrıca verilen metinlerin hepsi resmi script olmayabilir.
hatta bazı işler metinsiz çevrilir ve genelde metinsiz çevrilen işlerin fiyatını azıcık daha fazla tutarlar.

karizma > yakışıklı olma hali.

Çirkin ve salak bulduğu bir erkeğe sardıran arkadaşım var. Zamanla olabiliyor öyle şeyler.

evet

Cirkin birinden hoslanabilir ama cirkin buldugu birinden hoslanamaz cirkin bulmak genel. Sadece fiziksel degil her acidan.

ay hayır. hoşlanırsa çirkin gelmez zaten.

benedict cumberbatch diyorum. adama objektif olarak bakınca suratı çok çirkin, uzaylıya falan benziyor. ama gelgelelim adamda karizma level 5000..
o yüzden kadınlar hasta.

hayir

Evet mümkün, yüzü çirkin geliyordur ama muhabbeti iyidir, kafamız uyuşur hoşlanırız yani ne var bunda. Hoşlandıktan sonra da çirkin gelmez zaten artık.

Duruma göre değişir.Tanımadığı biri ise mümkün değil ancak farklı faktörler devreye girince iş değişir.bazen ses tonu bile bu etkiyi sağlar.

Evet. Hiç zor değil. Zaten hoşlanınca çirkin de görünmez. Br dudağı yerde bir dudağı gökte olmadıkça dert olmaz.

hoşlanabilir. kendine güven, karizma, kültür, espirili olmak vs çeker.

çok net bir şekilde bu örnek yanıbaşımda yaşandı.

kız, erkeği açık açık çirkin bulduğunu, biraz daha iyi görünümlü olsaydı hoşlanabileceğini söylemişti bana. iki üç aya kalmadan sevgili oldular.

Mümkün ve başım gelmiştir birçok kez.

Dusununce zat-i sahanelerinin hepsi CIRKINdi, canlarim benim napiyolar acaba..

adam 2 bira içiyorsa hoşlanır.

Elbette ki hoslanabilir. Misal bir onceki platonigim gayet cirkin bi adamdi ama nasi karizma vardi off. Sevince yakışıklı geliyor zaten.

Ama bunun tersi olmaz, su duyurunun cirkin kadin versiyonu olsaydi olumlu cevaplar gelmezdi emin ol. Biri acsin ben useniyorum.

Karizma diye bir şey var.

hsbc binası bombalandığı zaman plazada yönetici olan hatunlardan birinin hayatını kavedeki çaycı mı ne kurtarmıştı. sonra kız bununla evlendi. bence böyle bişey oluyorsa öylesi hayli hayli olur.ç

Mümkün.
Çirkin olabilir, karizmatik olmayabilir ama vardir illa ki çeken bi tarafi.

PS: büyük konusmayin bak kesin basiniza geliyor :(

nope, neva.

evet, afedersiniz ama hepimiz özümüzde ilgi orospusuyuz, ilgi ve emekle yaklaşan erkek gayet de tavlayabiir bence.

Hayır. Çirkin buluyorsa olmaz. Erkek çirkinse demiyorum, kadın erkeği çirkin buluyorsa olmaz diyorum.

evet

Cirkin ama çekici olabilir.yani mümkün.

Aşık bile olur.

hayır

hoşlanabilir, ben önceleri hiç beğenmediğim ve gerçekten genelde beğendiğim tiplerle alakasız olan birinden zamanla çok hoşlanmıştım ve 2 yıllık da bi ilişkim oldu. böyle şeyler yaşayan da tanıdığım çok kadın oldu.

Evet olabilir mümkün, karakter mühim.

binbir çeşit kadın var. pas

bir şekilde ten uyumunu görmüşse kölesi bile oluyor:)

çirkin ama yakışıklı diye bir kavram vardır mesela.

gayet mümkün.

uluslararsı nakliye mi ? Kara mı hava mı deniz mi ?

belirtmemişim pardon.

evden eve nakliyat.
şehir içi.

istanbul'da ataşehir'den kozyatağı'na.

katlanıyodur.o şekilde dikkatlice götürtmeye çalışın.

bi servisi arayıp sormakta fayda var. belki ücret karşılığı yaparlar.

nakliyeciler de sırtlar koyar kamyona valla, affetmezler.

katlanıyor, ama çok büyük ve çok ağır.

büyük ihtimalle odanın kapısından bile çıkmaz katlanmış haliyle.

yani 130 kilo taşıyabilen bantlardan.
en büyüklerinden.

en iyisi servisi aramak sanırım.
teşekkürler.

köpeği ve kediyi yavruluktan beraber yetiştirirseniz güzel anlaşırlar fakat istisnalar da var.

en iyisi ikisini aynı anda edinmek.

cinsi önemli değil, önemli olan yetiştirilme tarzı.

eğer ikisini de yavru alırsanız daha iyi olur bence.
kedi ve köpeğin birlikte yaşadığı evlerde sorun çıkaran genelde kedidir. köpeklere rahat vermez pek.
www.youtube.com

www.eksiduyuru.com

yalnız ayrıca belirtmem gerekli, kedi kendine yetebilen bir hayvandır, eğitime gereksinim duymaz, başka canlılara bağlı olarak hayatını sürdürmez, bakımı köpeğe nazaran rahattır o açıdan.

lakin köpek bambaşka bir dünya, köpek beslemek demek tam zamanlı bir iş demek, eğitimi, günlük sosyalleşme ihtiyacı, egzersizi, tüylerinin bakımı, sağlığı vs vs.

o açıdan eğer daha önce köpek beslemediyseniz önce köpekler hakkında bilinçlenmenizi öneririm, mesela neyle besleyeceksiniz, mama mı barf mı, kim eğitecek, alfa olarak kimi görecek, tuvalet eğitimi verebilecek misiniz gibi sorulara kendinizden emin cevaplar verebildikten sonra köpek almayı düşünebilirsiniz.

sorunuza daha detaylı cevap vermem gerekirse, @innerbliss'in de dediği gibi genelde kediler sıkıntı verir köpeklere zira biraz 'enteresan' hayvanlardır kediler, o açıdan pasif davranışlara sahip bir kedi edinirseniz uyum sağlarlar, bir diğer nokta ise ilk defa hayvan besleyecekseniz kediyi de köpeği de dişi edinmelisiniz, zira erkek hayvanlar daha aktif ve daha başına buyruk oluyorlar, özellikle köpeklerde dişiler çok daha rahat ve verimli eğitiliyor, lakin sağlam bir eğitim verilmezse erkek köpek size kafa tutabiliyor.

otorite kilit nokta bu konuda, taviz vermemek çok önemli, köpek eğitimi hakkında yazılmış onlarca kitap var, köpek edinmeden önce mutlaka okuyun zira köpek beslemek cidden özveri ve bilgi isteyen bir şey.

ilerleyen günlerde kafanıza takılan noktalar olursa mesaj atabilirsiniz, elimden geldiğince yardımcı olurum.

kedinin cinsiyle ilgisi olan bir durum değil.

illa yavruyken almanıza da gerek yok.
önce köpek alacağınızı varsayarak yazacağım.

eğer yetişkin kedi alacaksanız:

bazı kediler kendi kendilerine köpekleri severler.
eğer köpekten korkan bir kedi alırsanız, onu eve aldığınızda bir hafta boyunca bir odada izole edeceksiniz.

bu süre içinde zaten parazit aşıları vs de etki eder, piresi varsa döker falan.

kedi o sırada köpeğin varlığına alışıyor.
kokusuna, sesine, havlamasına aşina oluyor.

dışarı çıktığında da çok fazla tepki vermiyor.

burada önemli olan, öncelikli olarak köpeğin kediye zarar vermeyeceğinden emin olmak.
eğer köpek kediye bir şey yapmazsa sorun yok.
kedi en fazla köpekten uzak durur ya da gider iki kere kabarıp, patisiyle vurur.
ama sonra köpeğin zararsız olduğunu öğrenince alışır.

--

eğer yavru kedi alacaksanız:

yavru kedilerin tırnaklarını belli bir yaşa gelinceye kadar kesemezsiniz.
dolayısıyla tırnakları biraz batabilir.
köpekle ilk alışma süreçlerinde başlarından ayrılmamanız tercihen daha iyi olur, genelde köpeklerin burunlarına falan batıyor tırnakları çünkü.

eğer köpeğiniz kedileri seviyorsa zaten sorun yok.

tanıştırma sürecinde yavru kediyi serbest bırakmak yerine, önce elinizde tutup köpeğinize yaklaştırın.
köpek kuyruk sallayıp, yalamaya çalışacak, heyecanlanacaktır.
kedinin tepkisine göre bu şekilde alıştırma yapmaya devam edebilir ya da direkt yere bırakabilirsiniz.

yavru kediler de içgüdüsel olarak (kendinden büyük ve farklı olduğu için) köpeklere karşı kabarıp, saldırabilirler.
ama yetişkinlere göre daha kolay alışırlar.


bunun dışında bilmeniz gerekenler:

- kediyle köpek çok iyi anlaşıyor olsa bile, kedinin tırnaklarını "mutlaka" düzenli olarak kesmek gerekir.
yoksa oyun oynarken bile (yani kötü niyetle olmasa bile) köpeği kör edebilir.

- evde köpekle yaşamaya alışık olan kediyi dışarıya arada bir de olsa bırakmak yanlıştır.
kediler arkadaş oldukları köpekle diğer köpekleri ayırt eder.
mesela bir köpekle yaşıyor olsa da, eve başka bir köpek girdiğinde ona karşı alanını savunur ve saldırır.

ama bazı kediler bunu ayırt edemez ve gidip tanımadığı köpeklerle de arkadaş olmaya çalışabilir.
sonucunda da ölür maalesef.
bunu, kedi başka köpekle karşılaşıncaya kadar anlayamayacağınız için en iyisi kediyi evden çıkarmamaktır, çünkü dışarıdayken kediyi köpek gibi kontrol edemezsiniz.

-birbirine alışık olmayan bir kedi ve bir köpek birebirken, yüzde 90 ihtimal kedilerin kazanacağını unutmadan hareket edin.
köpek eğer gerçekten saldırgan ve tecrübeli değilse, kedi köpeği her türlü paralar.

---

köpeklerin de kedilerin de cinsinin değil, karakterlerinin önemi vardır.
pitbull da, golden da, sokak köpeği de kediyle yaşayabilir.
bu tamamen yetiştirmeyle, ortamdaki enerjiyle ve huyla ilgilidir.

eğer uysal ve sevecen bir köpeğiniz olursa, zaten muhtemelen kedilere alışır.
kedileri kovalama eğiliminde olan köpekler de kedilere alışabilir.
yani bir kere kedi kovaladı diye "kedi sevmiyor" demek yanlış.

benim köpeğim 5 yaşına kadar kedileri kovalayıp, 5 yaşından sonra 8 kediyle yaşamaya başladı mesela.

ikisinin de yavru olması alışma açısından iyi olabilir, ama aynı anda iki yavru hayvana bakmak çok çok çok çok zordur.
o yüzden arkadaşların tersine ben öyle yapmamanızı tavsiye ederim.

kedi, üzerine gelen köpeği kabul etmez.
etmeme ihtimali çok çok çok yüksektir.
evde büyük olay çıkar.
ama ev köpeğinse, üzerine kedi getirmenizde sakınca olmaz.
köpekler o konuda daha olgundur.
çünkü kedi alanını korur, köpek sahibini.

ikisi de yavruyken tuvalet eğitimleri falan filan derken çıldırabilirsiniz.
çünkü özellikle köpek büyütmek/bakmak çocuk bakmak gibidir.
köpek alıp, onu yetiştirip, onunla yaşamaya alıştıktan sonra kedi almanızı tavsiye ederim.

bizim ilk kedimiz köpeğimin sokaktan arkadaşıydı mesela.
dolaşmaya çıktığımızda kendi kendine peşimize takılırdı.
siz de kendinize öyle bir şey bulabilirsiniz.


bir de not ekleyeyim:

bu alışma süreci en fazla 1 haftadır.
ondan sonra, birbirine alışmış ve aynı evde yaşayan kedi ve köpek hiç kavga etmez.
ederse de çok nadirdir.
mesela birkaç kediniz kediniz olsa, kediler oyun da oynar, kavga da eder.
ama kedi ve köpek öyle değildir.
birbirlerinin farklı olduğunu bilirler.
bir kere arkadaş olduktan sonra bir sorun olmaz yani.

yetişkin kedilerimin yanına minimum 5 yaşında köpek getirdim. yetmedi köpekten sonra biri 10 biri 7 aylık iki kedi geldi. on günde alıştılar, bir ayda beraber yatmaya başladolar mutlu mesut yaşıyoruz.

kedilerin ortama uyum sağlama yeteneği çok yüksek. o yüzden bana sorarsanız kedi ırkındansa üzerine getireceğiniz köpeğin ırkını düşünmeniz daha uygun olur.

arkadaşımın bildiğimiz tekir kedisi 8 yaşından sonra köpeğe alıştı. üstelik köpek de yavru değildi 5 yaşındaydı.

tabi istisnai şekilde alışamayabilir de...

1) kpss de çalıştığım için 4 falan okuyabiliyorum.
2) bir an önce eve gidip okumak isterim.
3) evet, özellikle sahaf gezmeye bayılıyorum.
4) güzel

1)Bu aralar okuyamıyorum
2)Evet
3)Ayaklarım ağrıyana kadar takılırım genelde.
4)Eğer varolan yüzlercesinden kendini ayıracak bir özellik yoksa saçma bir fikir.

1)dönem dönem değişiyor. ayda 5-6 tane okuduğum da oluyor birkaç ay boyunca elime kitap almadığımda.
2) evet heyecanlanırım.
3) sahaflarda çok vakit geçiririm, dost kitapevini de severim ama d&r vs sevemiyorum.
4) çok eğlenceli ve güzel bir fikir. ama kazanç açısından bir getirisi olacağını pek sanmıyorum.

1-ayda 2 bazen 3
2-evvet
3-evvet
4-lokasyon önemli, benim okuduğum kitaplar hep amazondan aldığım ebooklar. çoğu beleş.

1- çok
2- çok
3- saatlerce zaman geçirmem, gezmeyi severim, otorop okumayı severim ama saatlerce bakınmak sıkar beni.
4- kötü, eğer arkanızda güçlü bir oluşum yoksa. Batarsınız yoksa, durum ortada. E-kitap üzerine yoğunlaşmak önemli.

Bir de sorulmamış ama çok tartışmalı bir konuda yorum yapmak isterim. Gerçekten "çok" kitap okuyan bir insanım, yani kitap olgusu benim için ayrı bir şey. Burun kıvırıyordum e-kitap okuyuculara ama abimde kindle görünce inanamadım, sayfayı ekrana koymuşsun gibi bir görüntüsü vardı. Sağolsun kendisi geçen ay hediye etti bana. Çok rahatlatıyor kitap okuma olayını, özellikle yolda falan. Önemli olan okumaksa bunun basılı ya da dijital olup olmadığı hakkında ayrım yapmadan önce her türlü okuma yöntemini desteklemeli kitap sever insanlar diye düşünüyorum.

1. Çok okumuyorum, eve de bol iş getiriyorum. Yoğun çalıştığım aylar bir (veya 1.5 ayda bir), yaz ise ve işler hafiflemişse ama tatile gitmemişsem 2, o ay izinde, tatilde isem 3.
2. Kesinlikle, bir yandan da "Kimbilir ne zaman sıra gelecek buna" diye endişelenirim, paniklerim ve üzülürüm.
3. Zamanım varsa. Bazen de sırf alacağımı alıp çıkarım.
4. Güneyde bir sahil kasabasında bar açmak ile aynı. Hem ütopik, yapamayacağımı bildiğim ama hayal etmesi mutlu edebilen bir şey; hem de vergisiydi, muhtasarıydı, tedarikçisiydi, gelmeyen müşterisiydi, bilmemnesiydi ile tam bir başa bela.

1) 2-3
2) hem de nasıl
3) bıraksalar hiç çıkmam
4) kitap kafe tarzı bir fikrim yıllardır var. param olsa da açsam.

1) Ayda bir okumaya çalışıyorum.
2) Eh. Bir film gibi heyecanlı olmasından ziyade, bana yapacağı katkıya odaklanıyorum galiba.
3) Hayır. Gerek de yok bence. İnsan kitabı en güzel evinde, yalnızken, sessizken okur bence.
4) Güzel aslında. Para getirisi varsa o işi yapmak isterdim. Gelen gidenler güzel insanlar olur, ve okumaya bol bol vaktim olurdu.

Ayda 1 bitiremiyorum genelde. 2 ayda 1 diyelim. Okuma yapacak vakit buldugumda makale okuyorum, o sebepten.
kesinlikle heyecanlanirim mutlu olurum.
kitapcida vakit gecirmeyi severim
bence guzel fikir :)

1) 3-4 kitap okuyorum.
2) çocuk gibi sevinirim eğer yanımda biri yoksa hemen bir kafeye geçer okumaya başlarım, yanımda biri varsa da eve gitmek için sabırsızlanırım.
3) bayılırım hatta aç gitmem günkü orada zaman kavramımı yitirip 2saat durup cidden bayılacak gibi oluyorum.
4) riskli bir iş girmezdim.

+ @rock n roll aynıyız

1) 2 falan. hatta bazen 2 bile değil. tamamen tembelliğimden.
2) hem de ne heyecan.
3) saatlerce zaman geçiririm. zaten girer girmez ilk iş gözlüğü çıkarıp takıyorum, gerisini hatırlamıyorum. akıyor zaman.
4) ilerideki hayallerimden biri olmaya aday. yalnız bu konuda; @onexey +1.

1. benim için çok değişken. en az 4-5 okuyorum. yani hiç okumadığım olmuyor, ama zamanım olursa iki üç katına da çıkıyor.

2. heyecanlanırım. mutlu olurum. kütüphanemi düzenlemek terapi gibidir.

3. geçiririm, ama pek fazla şey satın almıyorum artık. fazla kitap alacaksam, alışverişimi internetten yapıyorum.

4. bence kitapevinden ziyade, idefix ya da kitapyurdu tarzı bir internet sitesi açmak daha mantıklı şu devirde.
çünkü hem maliyet olarak (kira, çalışan maaşı, elektrik, su vs) daha uygun olur, hem de adınızı daha fazla duyurup, daha geniş kitleye hitap edebilirsiniz.
yani tüm türkiye sizden alışveriş yapar.
ama rekabet ortamı büyük.
bir farklılıkla sıyrılıp, adınızı duyurmanız, öne çıkmanız lazım.
sonra gerisi gelir zaten.

1)en az 6.
2)hem de nasıl!
3)kendimi unutuyorum diyebilirim.
4)perfecto!

1)4-5
2)kesinlikle. bayramlığına sarılıp yatan çocuklar gibi. ama artık e-kitap okumaya geçtim.
3)evet. mutsuz zamanlarda iyi geliyo özellikle.
4)kâr amaçlı ise kötü bi fikir. e-kitap, internetten satışlar falan derken, çoğunluk sadece kitabevlerinde gezip alışverişi internetten yapmaya başladı.
ama aklınızda varsa ve maddi sıkıntı olmayacaksa açılabilir.

1- bazen ayda 2-3 bazen 2-3 ay boyunca yoğun olursam hiç okumuyorum.
2- evet
3-genelde alacagım kitabı bilerek giderim. uzun vakit gecirmem.
4-sadece fikir olarak güzel. gerçek hayatta her anlamda zor ve kazançsız olacagını düsünüyorum.

Bahsettiğin şeyi ben de sık sık düşünüyorum aslında bakarsan. Türk insanının genel sorunu da bu zaten. Türk milleti olarak kendimize çok fazla güveniyoruz. Başkasını dinlemeye tahammülümüz yok. Çünkü biz zaten biliyoruz, eminiz her şeyden boş vesveselere harcayacak vaktimiz yok.

Bugün başbakan'ın mitingini izlerken gerçekten üzüldüm kendisi adına. büyük bir kin ve nefret bürümüş yalanlarının üzerine. görmediği bir şeye nasıl inanabilmiş bu kadar gerçekten ilginç. gerçi kanıtsız lafları seviyoruz biz tıpkı otuz cumadır ellerinde olan camide içki içme görüntülerine inandığımız gibi...

berkin için konuşuyorum:

-görgü tanıkları var.
-hastane raporlarından anlaşılıyor.

nasıl otopsi yapılırken olayın nasıl olduğu vücuda alınan darbelerle anlaşılıyorsa, doktor incelemelerinde de anlaşılıyor.

mesela berkin'in önce (hastaneye kaldırılırken) kafasına mermi mi, başka bir şey mi geldiği anlaşılmamış.
doktor raporlarında kafasına künt bir cisim çarpması sonucu yaralandığı söylenmiş.
kafasındaki yara da bunu destekliyor, yani tecavüzün aksine rapor vermek gibi bir şey değil bu.
avukatları da bunun üzerine, buna dayanarak şikayette bulunmuşlar.

mahallesinde de, ifadesi alınmış olan 3 görgü tanığı var.

sokakta dolaşıyordu değil de, "ekmek alıyordu" kısmını da, ailenin anlatmasından biliyoruz.

annesi kahvaltı sofrası kurmuş, ekmek almak için fırına gidiyorken berkin, "gazdan falan kaçamazsın, hızlı koşamazsın" diye annesinin elinden parayı alıp çıkıyor.
bir süre dönmeyince annesi merak ediyor, ne oldu diye düşünürken mahalleli kapısına gelip, berkin'in hastaneye kaldırıldığını söylüyor.

yani herkes gerizekalı, inanmak istediğine inanıyor değil.

istenmeyen evlat, işte bunu diyorum böyle yaparak başbakanı da en az kendileri kadar haklı yapmış oluyorlar.

Blatta, ülke de şu an herkez görgü tanığı. Hatta gerçek görgü tanıklarından daha fazla eminler orada ne yaşandığına dair. Bu arada benim bildiğim görgü tanığı 2. (Kabul edilmesi için gerekli sayı 2 zaten)

Tabi birde Karataş saldırısında da (saldırının düzmece olduğu ortada) görgü şahidi ve rapor var

dün değil evvelki gün ailenin avukatını dinledim, 3 olduğunu söylemişti.
ona dayanarak 3 diyorum.

evet, sözde kabataş saldırısında da sahte raporlar, görgü tanıkları vs vardı.
ama şunu atlıyoruz, biz bir şey görmedik.
balçiçek ilter "morluklarını gördüm" yazdı.
mesela gezi parkı olaylarının başlarında bir kız (gazeteci miydi acaba? tam hatırlayamıyorum) dövülmüştü.
bir fotoğrafı vardı, bütün vücudu mosmor, yüzü gözü şiş.
bacaklarını uzatmış, evdeki kanepede fotoğraf çektirmiş.
görünüyor yani kızın durumu.

kabataş olayında sadece "öyle dediler, böyle dediler" durumu var.
biz bir şey görmedik, ki düzmeceydi zaten.

ama berkin konusunda, zaten çocuk öldü.
raporu veren devlet hastanesi.
yani çocuğun kafasında nokta kadar yer kanamış da, künt cisim diye rapor yazmışlar diye bir şey yok.
kaldı ki, zaten çocuğun ailesi kendi halinde, hatta muhtemelen düşük gelirli bir aile.
ne meşhur biri, ne iş adamının oğlu, ne siyasetçi.
yani sahte rapor almak istese, neyiyle kime hazırlatacak o raporu?

diğer olaydaki taraf kuvvetli.
resmen başbakan o olay gerçek olsun istedi diye, olayı gerçek hale getirmeye çalıştılar.

burada zaten çocuk öldü.
yani artık tartışılacak bir şey yok.
nasıl olduğu ortada zaten.
ha, iki adım gerideyken isabet etmiştir belki.
ya da ne bileyim, kaldırımdan inerken değil de, fırına girerken isabet etmiştir vs.

birinde somut kanıtlar var.
diğeri tamamen (raporları dahil) uydurmaca.

bir de şu boyutu var:

diyelim ki, bu çocuk eylemciydi.
ne bileyim, polise taş attı diyelim.
o olaylarda zaten silahlı bir çatışma falan olmadı.
polis gaz fişekleri ve plastik mermi kullandı.
direnişçiler de (hadi eylemci olduklarını varsayalım) ya kaçtı, ya onlara atılan gaz kapsüllerini polislere geri attı ya da hadi uçlarda olsun, molotof atmış olsun.
ki o zaman grup içinde olması gerekirdi, daha çok tanık olurdu.

sonuçta çocuğun kafasına nişan alınmış.
yine de haklı çıkarmıyor ki.
45 derece açıyla, kalabalık grup üzerine atılması gereken bir kapsülü, birinin üzerine nişan alarak atmak demek, "silah kullanamıyorum, bari bunu silah olarak kullanayım" demek.

bugün konuşma yaptı hazret.
polis, onun 15 yaşında olduğunu nereden bilsinmiş.
yahu, 34 yaşında da olsa, üstüne neden nişan alıyorsun?
yani aynı şeyi 50 yaşında adama yapsa onu da öldürebilir zaten.

sonuçta sen silahsız birine, elindekini bilinçli olarak yanlış şekilde kullanarak saldırıda bulunuyorsun.
ve sonunda çocuk ölüyor.

bu biber gazı denen nane böyle bunların kullandığı gibi sokak arasına 10 tane atılacak bir şey değil.

kalabalık kitleleri dağıtmak için havaya 2 tane atacağın bir şey.
adamlar çocuk oyuncağına çevirdi.
insanların tepkisi buna.

yani artık emin olunması gereken noktayı geçtik.
çocuk kafasına darbe alıp öldü, insanlar saldırıyı gördü, zaten günlerdir ne yaşandığı ortadaydı.
insanlar da bu yüzden emin.

basit, herkes inanmak istediğine ve/ya işine gelene inanıyor.
edit2'ye ithafen: " faşizm konuşma yasağı değil söyleme mecburiyetidir"

yanlış anlaşılma olmuş biraz, burada soru nerden biliyorsunuz berkin'i polisin öldürdüğünü değil anladığım kadarıyla, soru kanıtlar olmadan da inanan insanların çokluğu. Unutmayalım ama, türkiye eminmişsin gibi konuşmanın prim yaptığı bir ülke. rte çıkıp ya belki polis öldürmemiştir ama bu işi soruşturacağız allah rahmet eylesin dese bu kadar "kalp çalma" olayıyla karşı karşıya kalmazdık.

Ben de iğreniyorum insanların sadece inanmak istedikleri şeye inanmalarından, her şeyi bilmelerinden. Şuna çok fazla denk geliyorum mesela, benim eğitimim gereği ortalama bir insandan çok daha fazla şey bildiğim şeyler var (hukukçunun hukuk bilmesi mesela) ama insanlar karşısındaki bilmeyen kişiye o kadar kendinden emin sallıyorlar ki, o bilmeyen kişi de inanıyor. bizim her şeyi bilen yöneticilerimiz de var ya, bir de onlar en iyi müslümanlar ya, yalan söylemek ve müslümanlık işte... tiksinç gerçekten.

juusto ne demek istediğimi güzel özetlemiş, teşekkür ederim.

yazma ihtimali olanlara ithafen; cevaplarda bu doğrultuda olursa sevinirim.

Yok yıkayın gitsin sonra da iyice kurulayın.

yoo, yıkayın tabii.

ay bir de bonus soru sorayım hazır blatta hiberna'yı yakalamışken :)
köpekte ayak kokusu neden olur nasıl engelleriz? bildiğimiz peynirli doritos kokuyor ayağı. gece de burnuma sokuyor dingil :/

petnir/küf kokusu mantar olabileeceğini düşündürdü. ayağına işiyor olmasının sebebi de o olabilir. yani bir nevi rahatsız eden bir şey olduğu için onu tedavi etmek veya kokusunu kapatmak için..

peynirli doritos direk mantar kokusu, veterinere gösterdin mi?

şey yap bi de, benimkini eğitmiştim ayaklarını paspasa silmeden eve girmiyodu, çişe ne kadar çözüm olur bilmiyorum ama.

dediğim gibi bilinçli olarak ayağına işeme durumu yok. ağacı tutturamıyor mal. :/
bir veterinere gideyim en iyisi yakında mantar mı baksın. inşallah değildir.

köpeklerin ayaklarında o koku bazen oluyor maalesef.
ayağa işeme durumu da çok sık olur, evet.
biraz pasaklılar o konuda.
kediler gibi temiz değil köpekler zaten.

düzenli yıkayın her dolaştırmadan sonra.

hava kuruyken bile, bir tasın/küçük leğenin içine ılık su doldurun.
içine birkaç damla batticon damlatın.

o hem ayağı yara olmuşsa ona iyi gelir, hem de dezenfekte eder.
çünkü koku zaten bakteri üremesinden/birikmesinden kaynaklanıyor.

bir de, bu işlemi yaptıktan sonra patilerini kurulayın.
parmaklarının arasına falan havluyu soka soka mümkün mertebe kurulayın yani.

o zaman koku kalmıyor.

bir de, yere dokunma hissini yok etmeyen ve kaymayan patikler var köpekler için.
dışarı çıkarken (alıştırabilirseniz) onları kullanın.
en pratiği o aslında.

bak, o his azaltmayan patik dediklerim köpek galoşu diye geçiyormuş.
yakından da gördüm, sağlam ve güzeller:

www.petza.com.tr

çok yaygın bir şey mi bilmiyorum ama bizimkinin ayklarını dalin'le yıkıyoruz (kimyasal zarar vermesin diye bu marka). 7 yıldır bu şekilde, bir zararını görmedik.

petza'nin galoslarindan almistim, cok guzel bir sey ama giydirmesi vakit aliyor. yani yikamak daha kolay. Bir de cektiren kopekse, asfaltta, pek dayanmiyor. Bir de eve gelince galoslari yikamak zorunda kaliyorsun. Yani vaktinizi ayirirsaniz ve cok cok titizseniz, cok guzel bir sey :)

ben bu yüzden iki kedimden birini yaklaşık 1 sene dişi sandım. Diğer sürekli üstüne atladığı için kafaya dişi olarak yerleşti, bigün annem "bu erkek la???!!" diyince büyük şok yaşamıştım.

Hayvanlarda da eşcinsellik yaygın. Hatta eşcinselliğin hastalık değil doğal birşey olması ile ilgili kanıtlardan biri bu.

en.wikipedia.org

kedilerde bu normaldir.
bu duyuruda da aynı konu konuşulmuştu.

eksiduyu.ru

oluyor sanırım.
benim kedim de ilk deneyimini bir erkekle yaşadı ve bu yüzden site sakinleri tarafından linç ediliyordu. biseksüeldi sanırım kendisi, çünkü daha sonraları dişi sevgilisi de oldu yan siteden.

olmaz olur mu hiç? insana en yakın iki türden biri olan bonobo ların %100'ü biseksüeldir mesela, ota boka sevişirler, selamlaşmaları bile seks, cinsiyet ayırmaksızın.
yunuslar, köpekler, kediler, zürafalar, böcekler de bile var. yapacak bir şey yok kedini cinsel kimliğiyle kabul edeceksin. gerçi bölgede üstün olduğunu göstermek için dövüyor da olabilir.

oluyor kuşlarda bile var

Haklısın, git söyle.

saat kaç olursa olsun, gürültülü müzik dinleyemez. yetkili yerlere şikayet etsen de sonuç alamıyorsun, aynı şeyleri biz de yaşadık. yine yap şikayetini sonuç alamazsan taciz edeceksin artık. mutlaka çamaşır asıyordur tepene. gece kalk sprey şişesine kırmızı boya koy sık çamaşırlara. koyu renklerde çamaşır suyunu tavsiye ederim. posta kutusuna gelenleri yırt, arabaları varsa hoşluklar yapabilirsin. yani ona küçük sürprizler hazırla. fakat yakalanma. senin yaptığına emin olsun ama ispatlayamasın.

ne münasebet canım?

rahatsız olmak için illa uyuyor olmak gerekmiyor.
bizim alt katta da vardı bunlardan bir tane, evde tv sesini zor duyuyorduk bazen.
gidip fırçayı çekince toparlanmıştı.

git, hakaret etmeden, kesin bir dille uyar.
baktın çirkefleşiyor, rock n roll'un dediği yöntemlere başvur.

apartmanda yaşamayı öğrensinler.
saçmalığa bak.

Tatlı dilden anlamıyorsa, onun dilinden konuşmanızda fayda var.
Benim yan taraftaki komşu da öyleydi. Yatak odaları sırt sırtaydı. Duvara televizyon asmış sabah akşam açık bizim evdeymiş gibi dinliyorduk. Tatlı dille uyardık ama anlamadı.
Sonra gecenin köründe Z5500'ün basını son ses açıp ağzına ağzına verince kesti.

çok ses varsa polisi ara bi kere dayansınlar kapısına rahatız oluyor komşularınız diye daha da yapamaz.

sinirden ellerim titriyor. çıktım, kavga ettik.

düzgünce söyledim yine, müziği biraz daha makul sesle dinlesen diye. ama sen bana bu saatte karışamazsın istediğimi yaparım vs vs saçmaladı, bağırdı. o bağırınca ben de bağırdım, neymiş efendim bıkmış bizden sürekli kapısına gidiyormuşuz ev onun eviymiş istediğini yaparmış. ulan gerizekalı 1 kez çıktım daha onda da yine düzgünce söyledim. dedim ben de senin kapına gelmek istemiyorum getirtme o zaman. işte bütün apartman bizden bıkmış yöneticiye de gitmiş zaten biklbikbik saçmaladı. yöneticiye indim ben de. bizi niye şikayet etmiş diye. allahın malı gitmiş demiş ki, buraya taşındıklarından beri hep kapıma geliyorlar. biz taşınalı 1,5 yıl oldu, ben de sadece 4-5 aydır burdayım. zaten kapısına da 1 kez çıktım. annem de 1 kez kendisini apartmanın içine, ayakkabılarımızın üstüne halı çırptı diye uyarmış. bu da gidip bunlar beni uyardı diye yöneticiye şikayet etmiş. ben yöneticinin kapısındayken elinde tarağıyla çıktı geldi gene kavgaya. saat 11de kapısına gidemezmişim, 7 olsaymış neyseymiş ama bu saatte istediğini yaparmış, orası bekar eviymiş, ben hiç bekar evi görmemiş miymişim. dedim 4 yıl bekar evinde kaldım da senin gibisini görmedim. neyse sonra bi dolu saçma salak bağırış çağırış, benim avukatım var siz bilioy musunuz gidin ona söyleyin, benim babam subay falan demeye başladı. dedim benim babam da müfettiiş ahaha. bizim de avukatımız var falan. işte hakaret davası açacakmış vs. dedim elinden geleni ardına koyma. bu sırada annem de gelmişti, sakinleştirmeye çalışmak için. kıza tamam canım hadi kızım gibi sakinleştirici şeyler söylerken arada koluna dokundu, kız buna bir patladı sen bana dokunamazsın siz kimsiniz ya diye. orda da yönetici girdi araya işte tamam hadi çık sen evine falan diye.

gerizekalı kız gelmiş ev benim istediğimi yaparım diyo ya. gece ses yapsa tamammış ama bu saatte karışamazmışım. dedim saati beni ilgilendirmez. hasta da olabilirim, öğretmenim, ders çalışıyor da olabilirim. e ben hayatımı sana göre ayarlayamam diyo. ders çalışacaksan yurda git dedi. dedim bekar evinde olan sensin sen git yurda.

neyse işte böyle saçma sapan konuşmalar geçti 15 dk boyunca. tabii ben ağzına sıçtığımın huyunu atıp sinirlenince ağlama olayına engel olamadım. hala daha gözümden yaş geliyor sinirden.

@tütün kolonyası, en üst katta o oturuyor, karşısı boş. altında biz varız, bizim karşımız ve altımız da boş. apartmanda 10 daire var ama 4ü falan dolu yani. bu durumda bile hala gelip diyor ki niye sizden başka kimse şikayetçi değil benden. ulan kimse yok etrafında bizden başka, olsaydı onlar da şikayetçi olurdu zaten.

sağlam bir ses sistemini tavana yapıştır, kız müzik açınca sende en pis black metal, death metal, dubstep ne kadar kafa siken müzik varsa aç, öyle bir ses çıksın ki kız bırak kendi müziğini duymayı, içinde hissetsin. ondan sonra da kapısını çal, "bundan sonra cumaları sesi açtığın her şarkı için muamele böyle" de.

veya bir kulaklık öner.

kapıda ayakkabı çıkarıyor mu, bir önerim olacak da?

bilmiyorum, üst kata çıkmıyorum ki. ama az önce gördüğümde aşağı inip çıkmalık terliklerden vardı bir çift.

ayakkabı bıraksa süper olurdu ya. bir kabın içine tuvalet ihtiyacını giderdikten sonra, ayakkabının içine döküp şöyle bir yayıyorsun ayakkabıya. çok iğrenç farkındayım ama çok acayip sinirlendim. hele o tavrı iyice çıldırttı. aynı saygısızlıklara maruz kaldığımız için iyice öfkelendim.

tavrını tam anlatamadım bile hatırlayıp daha çok sinirlenmemek için. bir de görsen buraya gelip şiddet uygulamak bile isterdin. insanların neden katil olduğunu anlıyorum bazen.

saygısız, çirkef insanla uğraşmak çok zor. belki evimde cenazem var, belki hastayım dinlenmek istiyorum, belki çok kötü bir haber aldım, belki ayağımı uzatıp kitabımı okuyup kahvemi içmek istiyorum ona izin vermiyor saygısız. çünkü bencil, senin ne durumda olduğunu önemsemiyor, o şuanda gürültülü müzik dinlemek istiyor bu önemli onun için.

176'yi arayarak bu konuda bir sikayette bulunabilirsin. gelip ses olcumu yaparlar, hakli cikarsan yaptirim uygularlar. bu tip konularda karsindakinin isi cigrindan cikarmaya basladigini hissettigin anda durmalisin. devletin nasil bir bok yedigi belli degil yillardir, ama hepten umudu da kesmemek lazim...

www.tuketiciden.com

film izler gibi oldum yeminle, bi patlamış mısırım eksik.

cuma günleri ses önleyici kulaklık taksan? bir de google'da Gürültü Kontrol Yönetmelikleri'ni araştır derim. Olmuyorsa avukatınla görüşeceksin mecburen.

10:30 çok da erken bir saat değil

didi, olay erken, geç değil. hiçbir saatte yüksek sesle müzik dinleyemezsin.

@didi, saat erken değil diye ben atıyorum ders de mi çalışmayayım? ya da hastaysam uyuyup dinlenmeyeyim mi? hiçbir şey yapmasam da, ben yan odadaki telvizyonun sesini o kızın müziğinin sesini duyduğum kadar duymuyorum.

kaldı ki geçen gece zaten uyuyamadım öksürmekten nefes alamamaktan saat 3'e kadar. bir de üstüne bu oldu. yatıp dinlenmeyi bırak, uykumu alamamışken akşamın 9'una kadar da ders anlatacağım.

Polis.
Aynı durum bir daha olursa, arayın gelsinler.
Genelde polisler diyor ki;
"aranızda anlaşın, bir daha olmasın böyle, şimdi ceza yazmıyorum, eğer anlaşmazlığınız devam ederse hem karakola götürürüm, alırım hemde ceza yazarım."
Ne kadar geçerliliği var bilmem, avukat bilir.
En son bizim iki komşu kapıştı. Polisten sonra bir daha anlaşmazlık bitti. İkiside geri çekildi...

@cliquot, babam emniyet müfettişi. o bile diyor ki, kimse gelip de ceza yazmıyor böyle bir şeyden dolayı. az önce evden çıkarken posta kutusundaki seçmen kağıtlarını aldım. haftalardır bekliyormuş zaten içeride. birkaç gün sonra da düzenli aralıklarla sigortalarını indirmeye başlayacağım. başka da yapabileceğim bir şey yok sanırım.

işin kötüsü, biz alt kattayız, balkona her türlü şeyi yapabilir kapının önünde arabamız duruyor, gelir onu çizer falan. ailemle değil de tek yaşıyor olsaydım, o zaman çok endişeleneceğim bir şey de olmayacağından daha ileri bile gidebilirdim.

sigorta migorta derken arabayı çizerler hiç gerek yok. polis çağır, sen polisin ceza yazmadığını biliyorsun ama o muhtemelen bilmiyordur.

Yav olur mu öyle şey? Ne demek ev benim istediğimi yaparım.

Ben de evde temizlik yaparken, 5+1 den klasik müzik, arya dinlemeyi çok severim (başka türlü temizlik yapamıyorum, çok sıkıcı geliyo). Geçen de sesi baya bi abartmışım farkında olmadan. Kapı çaldı açtım, baktım kucağında çocukla genç bir kadın, "siz çok yuksek sezle muzik diinliyorr, çojuk korkuyorr uyamıyorr" dedi (evet Belarusluymuş kendisi). Özür dileyip kapattım müziği hemen. Mahcup da oldum. İnsanları rahatsız etmeye hakkımız yok.

en rahati oldugu icin evin karsisinda bulunan markasini bilmedigim sucunun suyunu kullaniyorum. 2 senede 4 liradan 7.5 liraya cikti.

gümüş - 6 tl (istanbul)

Erikli 9,5 tl. Başka suyun tadı hoşuma gitmiyor.

kalabak, 1.70

memnun olup olmamayı da sormuşsun. tadı bana tuhaf geliyordu ama artık alıştım.

pürsu - 6,5 tl

pürsu 6tl

pürsu- 6 tl. iki siparişten birinde tabak çanak hediye geliyo. çeyizimi hazırladım sayelerinde.

çenesuyu 6,5 tl

erikli

waterbox diye bir arıtma zımbırtısı kullanıyorum, memnunum.

uzun süre önce kurulduğu için fiyat hatırlamıyorum

çok su seçen biri olarak; abant.
ama 19 litrelik damacana kullanmıyorum.

2 tane 10 litrelik erikli alıyorum. 10 lira verdim en son.

elmacık, 5 lt, 1.25 tl

www.boomerangtv.co.uk

Çirkin değil ama; Julia Stiles? Drew Barrymore?

yok bunlar degil ya.
bunlardan cirkin ama hilkat garibesi de degil yani.
hep bunalim, sorunlu kiz rolunu oynar. meshur bir korku-gerilim'de kesin oynadi ama cikartamiyorum. vay arkadas ya insan boyle seylere takmaya görsün..

www.imdb.com

anlattığın tipe şu hali uyuyor:

www.imdb.com

tam Clea DuVall yazıcaktım birisi bulmuş.
ayrıca çirkin olsa da çok acayip seksidir kendisi.
ben şahsen hastasıyım da.

(bkz: #39757652)

bence erken. sosyalleştirip zaman tanıyın. yaşıtlarıyla bir araya gelebileceği ortamlarda bulunsun. kreş gibi.

okula gidince açılır. televizyon ve evde tıkılı kalmak yerine kendi yaşıtları ile vakit geçirmeli. onun şu anda ihtiyacı kendi yaşıtları ile iletişim kurmak. bence okula şu anda başlayabilir.5 yaş okul öncesi eğitim için ideal. anaokulu çocukların hayatında çok önemli. hem kendi yaşıtları ile iletişim kurabilmeleri için hem de zihinsel, bedensel gelişimleri için. annem anaokulu öğretmeni olduğu için bu konuda bana anlattıklarından, kendi gördüklerimden yola çıkarak böyle bir varsayımda bulunuyorum.

endişeli, korkuyor, güvensiz galiba. motive edin, dışarı çıkarın. yaşıtlarıyla birarada olsun.

evcil hayvan evlat edinsinler.
mümkünse köpek.

anaokuluna başlamış olmalıydı (3 yaşında). ana okuluna gidiyorsa o zaman genelde okulların danışman psikologları oluyor ve öğrencileri tanıyorlar. onunla iletişimöe geçin. eğer okula gitmiyorsa bence pedagogo/psikologa gidip yöntem öğrenmekte fayda var. psikolog illa "hasta bu" diyecek değil. sorun anne babada da olaiblir (fazla korkutuyor fazla kısıtlıyor olaiblirler fark etmeden)

psikologluk bir durum yok yahu abartmayın, kız çocukları biraz böyle olur ama ana sınıfı şart, biraz da siz destek olun sosyalleşmesine o zaman açılır.

öncelikle televizyonu en az sürede izleyebilmesini sağlayın.

okul öncesi eğitim çocuklar için o kadar önemli bir dönem ki.
yaşıtlarıyla iletişim kurması, paylaşmayı öğrenmesi, sistemli bir şekilde yaşaması, motor becerilerinin gelişmesi ve dolayısıyla ilkokula hazır hale gelmesi, kendi işini görmeye başlayıp özgüven sahibi olması... bunların hepsi okul öncesi eğitimle hızlandırılır. yoksa kazanılır. ilk başta aklıma gelenleri hızlı hızlı yazıyorum.

çocukla iletişime geçerken açık uçlu sorular sorun.
markete, bakkala girdiğinizde al kendi çikolatanı ablaya sen göster ve öde diyin.
konuşmak istemiyorsa onu konuşmaya heveslendirin. konuştuğunda teşvik edin.
imkanınız varsa bir hayvan edinin ya da bir çiçek, bitki vs.
sanıyorum güven problemi yaşıyor.
psikiyatriye gitmek yerine psikolojik danışman, pedagog, psikolog daha faydalı olur diye düşünüyorum.

tahminim tek çocuk. değil mi?

hı rüya meselesi de, uyumadan önce yorulmasın, tv izlemesin. uyumadan en az 3-4 saat önce yemeği kesin. çay içiren ebeveynler sık görülüyor, öyleyse lütfen içirmesinler.

şimdilik bu kadar :)

tek çocuk değil. 6 ay önce bi çocuk daha oldu ve toplamda 4 kardeş oldular. en küçükleri oydu. şimdi tüm ilgi yeni doğan bebeği geçince kıskandı galiba. zaten kıskanıyor bu biraz belli. ama abim ve yengem çok bilgili insanlar değil. ben en son bize geldiklerinde anladım durumu.

yeni gelen kardeşle mi böyle bir değişim oldu acaba? yoksa hep mi böyleydi küçük hanım?

kardeşinin sorumluluğunu üstlenmesini, ablalık yapmasını sağlayabilirler. çoraplarını giydirebilir, yere düşen emziği yıkayabilir. demek istediğim o bunları yaptıkça yüreklendirilmesi, faydalı olduğunu hissetmesi. kardeşiyle yakından ilgilenmesi kıskançlığını törpüleyecektir diye düşünüyorum.
ayrıca yeni bebeğin onun yanında abartılı sevilmesi kendini ihmal edilmiş hissettirecektir.

anne- babanın bu konularda yetersiz olduğunu düşünüyorsanız önce onların harekete geçmesi gerekir.

umarım her şey güzel olur.

bir erkek olarak yaziyorum bunlari.yani bu yaslarda cinsiyetin kisilikte ki onemini bilmiyorum . belki psikolog arkadaslar daha iyi aydinlatirlar ama gercekten ben de o yaslarda oyleydim ki aradaki 17-18 yila ragmen hala ayniyim. 4-6 yasin bir insan karakterinde ki yeri oldukca fazla. aile icinde ki otorite unsuru cok onemli yani yegeniniz annesinden veya babasindan normalden fazla cekiniyorsa mutlaka bu iliski duzeltilmeli.benim yakinlik kurma sebebim o gordugum kabuslar.daha dun gibi hatirliyorum . bilmiyorum her cocukta oluyor mu ama benim cocuklugumda cok sikintiliydi o ruyalar.
yani diyecegim kesinlikle akisina birakmayin. belki arkadaslarin dedigi gibi kres gibi sosyallesecegi ortamlar o na oldukca yardim edebilir.
bu yaslarda akisina birakirsaniz bu durumu , ilerde daha zor bir hayat gecirir.umarim yardimci olabilmisimdir.

bu planlarını hiç birinin garantisi olmadığını umarım biliyorsundur.

@orpheus hic bir sey garanti degil hayatta tabi ki. yeterince calistiktan sonra ikisi de %99 garanti diye dusunun cevaplarken. oylesine soruyorum zaten bundan 5 sene sonra neler olacagini kimse bilemez.

1. dedigim gibi zaten ekonomi kotu giderse sorunlu hafiften..

1.si daha mantıklı
insan hep daha fazlasını ister zenginliğin sonu yok

2 tabii ki, gençlik elden gitmez merak etme.